Adıyaman'ın değişmeyen kaderi ırgatlıktır.
Yıllardır insanlar mevsimlik işçi olarak yollarda can veriyorlar. Büyüyen ve gelişen Türkiye'mizde Adıyaman ise tam tersi yerinde sayıyor. Suyuyla, toprağıyla, turizmiyle, doğasıyla ve insanıyla Adıyaman bu bölgede bambaşka bir il. Hiç bir zaman Hakketttiği değeri alamamıştır. Gelen siyasetçi; köprüyle, hastahaneyle, barajla, sulu tarım projeleriyle ve son olarak panorama müzesiyle gündemi Leh'ine çevirip gününü kurtarmaya çalışırlar. Aslında Onlarda bir nevi haklılar, yıllardır bu düzen böyle gelip geçiyor. Bu memlekete Fabrika kurmaya çalışanlara yer vermezler.
Yol, su, elektrik ve altyapı bahaneleriyle kırk takla atıp yatırımcıların Şevki'ni kırarlar. Sonrasında şapkasını önüne eğip geri gönderirler. Siyasetçilerde haklı fabrikatör akrabaları, fabrikalar kurulduktan sonra düşük maaşla işçi bulamazlar. Bu düzen böyle geldi ve böyle devam ediyor. Üniversite mezunu olmak, işin ehli olman, bir çok belgeye veya kabiliyete sahip olman bu memlekette hiç bir değer taşımaz.
Soy ismin bir siyasetçiyle eşleşmiyorsa kusura bakma bu memlekette sana ekmek Yok! Bir tütün elimizde kalmıştı, onuda teröre destek verme bahanesiyle ekmeğimizi elimizden aldılar. Şimdi yine yolculuk gözüküyor ve yollarda can pazarı! Trafik canavarı ağlarını kurmuşlar ırgat kentin insanlarını bekliyorlar. Elimizden ekmeğimizi aldılar suyumuzu çevre illere verdiler bize göçe zorluyorlar.
Gidin yollara düşün, ırgat olarak fındık ve kayısı bahçelerinde ölün! Bırakın bu toprakları gidin demeye getiriyorlar.