İslamofobi

Abone Ol

Kültürel Irkçılık ve Bir Nefret Suçu Olarak

İSLAMOFOBİ

İslamofobi, kelime anlamı olarak İslam korkusu anlamına gelmekte ise de gerçekte Müslümanlara ve İslam dinine karşı sürdürülen ön yargı ve ayrımcılıktan kaynaklanan irrasyonel nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve kin besleme anlamına gelen nefret suçunun adıdır.

İslamofobi, İslam’a karşı, temeli olmayan bir düşmanlıktır. Müslüman bireylere ve topluluklara karşı gösterilen haksız ayrımcılığın uygulamadaki sonuçları ve Müslümanların sosyal ve siyasal temel meselelerden dışlanması İslamofobinin ana unsurlarıdır.[1]

АB Temel Haklar Аjаnsı, İslamofobiyi şu şekilde tarif etmektedir:

11 Eylül 2001 tarihinde meydana gelen olaylar sonrasında terör ile mücadele kapsamında, aralarında Arapların, Musevilerin, Müslümanların, bazı mülteci grupların göçmenlerin ve sığınmacıların ve kimi azınlıkların dа bulunduğu gruplara bağlı kişi veya kişiler, eğitim, istihdam, barınma, hizmetler ile kamu alanlarına erişim, toplumsal katılım ve hareket serbestliği gibi bazı alanlarda ırkçı ayrımcılığa maruz kalmaktadırlar. Bu çerçevede İslаmofobi, İslam dinine mensup olan bireylerin maruz kaldıkları ayrımcı muameleye verilen genel isimdir.”[2]

Özellikle 11 Eylül 2001 ve 7 Temmuz 2005 terör saldırılarından sonra Müslümanlara ve Araplara karşı işlene nefret suçlarının artmasıyla gündeme gelen bir terimdir. İslamafobi, 11 Eylül2001‟dе АBD’dеki ikiz kulelere yapılan saldırılardan sonra gündeme gelmiş olsa da, aslında Batı dünyasında ötekine ve bilhassa Müslümanlara karşı hoşgörüsüzlüğün tarihe dayandığı önceki bölümlerde izah edilmiştir.

İslamofobiyi bir “kültürel ırkçılık” olarak nitelemek gerekir. Çünkü özellikle Batı dünyasında Müslümanlar “etnik-dinî” bir grup olarak görülmekte olduğundan onlara karşı korku, nefret ve ayırımcılık ortaya konmaktadır.

Fakat İslamofobi “kültürel ırkçılık” olarak tanınmadığından İslâm karşıtı eylemler, ifade özgürlüğü şeklinde kabul görmekte ve kamuoyuna sunulmaktadır. Bu yargıları Bütün Müslümanların dinî fanatizme oldukları, gayr-i Müslimlere yönelik şiddet kullanmaya her an eğilimli ve hazır oldukları ve modern toplumun benimsediği eşitlik ve özgürlükler gibi bazı değerleri peşin olarak reddettikleri gibi ön yargıları üzerine kuruludur.[3]

İslamofobinin tarihî kökleri İspanya'da Endülüs'ün Emevîler tarafından fethedilmesine kadar iner. Haçlı seferlerine asker devşirmek isteyen kilise mensuplarının Müslümanların, Hıristiyanlığa karşı tehditkâr ve tehlikeli olduğu şeklinde propaganda yapılmıştır.

Hâlbuki Müslümanlar İspanya’yı fethettikten sonra Endülüs Emevi Devleti’nin merkezi Kurtuba, Avrupa’nın en zengin kültür merkezi oldu ve 400 bin el yazma eser içeren kütüphanesiyle bir çok öğrenci ve bilginin uğrak yeri haline geldi.

İspanya’da Müslümanların hâkimiyeti 781 yıl devam etti. Bu süre içerisinde Emevi hükümdarlarının kurdukları yönetim altında, Yahudiler ve Hıristiyanlar barış içinde yaşadılar ve dinleriyle adetlerini rahatlıkla icra edebildiler.

Günümüzde yeniden gündeme gelerek İslam Batı için tehlikeli bir düşman olarak lanse edilmektedir. Bugün İslamofobi denildiğinde İslam dinini tanımlamaktan kaynaklanan bir korku ve Müslümanlara karşı ayrımcılık ve düşmanlık yapılmasının meşru görülmesi anlaşılmaktadır.

Hristiyanlar, İslam’ın ortaya çıktığı andan itibaren onu, teolojik bir rakip olarak görmüş ve bu durumu kısa zamanda siyasi tehdit algısı izlemiştir.[4]

Son yıllarda Almanya'da İslam eleştirisi adı altında akıldışı düşman imgeleri yayan bir çevre oluşmuş, İslam’ın insanlığı tehdit eden bir unsur olduğu propagandası yapılmaktadır. Cami karşıtı eylemcilerin Haziran 2007'de kaleme aldıkları "Wertheim Beyannamesi" de anayasal din özgürlüğünün, İslam için geçerli olmaması gerektiğini savunmaktadır.

İslamofobicilere göre:

  1. Müslümanlar ve İslami kültürler tek parçadır.
  2. Diğer kültürlerden büyük ölçüde farklı olan İslami kültürler, diğer kültürleri etkilemedikleri gibi diğer kültürlerden de etkilenmezler.
  3. İslami kültür bir alt kültürdür.
  4. İslam, şiddet yanlısı, terörü destekleyen, saldırgan bir yapıdır.
  5. Müslümanlar, inançlarını siyasi veya askeri avantaj sağlamak için kullanmaktadırlar.
  6. Müslümanlar Batı’ya yönelik bir eleştiri yaptıklarında bu, derhal reddedilmelidir.
  7. Müslümanların dışlanması ve Müslümanlara yönelik ayrımcı uygulamalar meşrudur, olmalıdır.
  8. İslamofobi normaldir ve Müslüman düşmanlığı doğal kabul edilmelidir.

İslamofobi Endüstrisi

İmgesel bir Endüstri olan İslamofobi Endüstrisini, 2001-2012 yılları arasında 57 milyon dolar katkı sağlayan sekiz bağışçının yer aldığı en iyi finansmancılar, kuruluşlar, yanlış bilgilendirme uzmanları ile içinde İslam karşıtı vakıflar, aktivistler, doğrulayıcılar, tabanda örgütler, dindar sağ gruplar ile medyada ve siyasetteki müttefiklerinden oluşan yankı odası oluşturmaktadır.

Bağışçılar, sağ kanat düşünce kuruluşlarına ve yanlış bilgi uzmanlarına Müslümanlardan ve İslam’dan korkmaları ve nefret etmeleri için kitaplar, videolar, raporlar ve web siteleri biçiminde bir eleştiri finansmanı sağlamaktadırlar. Bağışçıların büyük bir kısmı da milyonlarını çocuk sağlığını geliştirmek ve daha eşit bir toplum yaratmak için harcadıklarını sanırken, aslında paralarıyla yanlış ve nefret dolu propaganda yapıldığının farkında bile değillerdir.[5]

Başka bir oluşum da İslamofobi ağını besleyen, Amerika’daki Müslümanlara ve İslam’a karşı korku, bağnazlık ve nefreti yaymakla yükümlü olan örgütlerden oluşmaktadır. Bu örgütler, genelde birbirine bağlı olup, aralarındaki bağ çok sıkı bir şekilde gizli kalmakta, ayrıca birbirlerinin materyallerini yaymakta ve maddi olarak birbirlerini desteklemektedirler.[6] Bu münasebetle de Amerikan medyası, İslam ve Müslüman karşıtlığını kısa zaman içinde bir endüstriye dönüştürerek, İslamofobi Endüstrisi’nin temellerini atmıştır.

 

[1] Runnymede Trust, Islamophobia: A Challenge For Us All, 1997, s. 5,

[2] Muslims in thе Еuropеаn Union: Discriminаtion аnd Islаmophobiа, 2003

[3] Talha Övet, Terörizm, İslamofobi ve Nefret Suçu İlişkisi, Güvenlik Bilimleri Dergisi, Mayıs 2016, 5(1), 109-140

[4] Abdulkadir Gölcü, F. Betül Aydın Varol, Medya ve Din Araştırmaları Dergisi, Haziran 2018, 1 (1), 73-88

[5] A. Gölcü, F. B. Varol, a.g.e.

[6] A. Gölcü, F. B. Varol, a.g.e.