Karaali Kaplıcalarına Küçük Bir Gezi -3-

Abone Ol

İlk defa gittiğim kaplıca termal tesislerinin girişinde görevli bir personelin arkasına takılıp, kabinlerin olduğu bölüme geçtik. Görevli bize ne yapmamız gerektiğini anlattı kendince. Ancak tam almasak da “tamam” diyerek, sıcak su havuzlarının olduğu bölüme gitmeden, bir ön duş alarak karşılıklı iki havuzdan birine girdik. Dedim ya, bilmiyoruz nereye gideceğimizi… Yakacağını düşündüğümüz havuza korka korka girmeye çalıştığımız da suyun o kadar da sıcak olmadığını gördük. Bilal beye; “acaba yanlış havuza mı geldik?” diyerek seslendim. Nerede bilsin ki, o da benim gibi işin yabancısıydı. Kademe kademe ilerleyen havuzun derinliği artıyordu. Havuzdaki başka bir arkadaşa; “bu havuzun suyu niye sıcak değil, hep böyle mi olacak!” deyince, “beyler, siz yanlış havuza geldiniz, esas sıcak sulu havuz karşı taraftadır” deyince, hemen havuzdan çıkarak karşıdaki havuza doğru yöneldik.

Havuz girişinde fıskiyeli bir musluk, “sanki hoş geldiniz” diyerek sıcak su atarak karşılıyordu Artık karşımızda buharları çıkan sıcak bir su havuzu vardı. Kısa bir şaşkınlıktan sonra, biraz da havuzdakilerden cesaret alarak, ilk önce ayaklarımızı daldırdık. Su sıcaktı, hem de çok sıcaktı. Tabi Bilal beyin o an ki canhıraş bağırması görülmeye değerdi. Derken 3 basamağın birincisine oturduk, sonra ikinci, sonra da havuza dalıverdik. Su çok sıcaktı, ama hikmet-i ilahiyeyle vücudumuzu, tenimizi yakmıyordu. Sadece biraz hareket edecek olursanız, hafif bir yakma hissi veriyordu. Artık korkumuzu yenmiş, endişemizi gidermiştik. Öyle ki sıcak suyun 24 saat aktığı o musluğun önüne kadar, bir buçuk metre derinlikte olan sıcak suda ilerleyerek gidiyorduk. Gelen birçok kişinin cesaret edip, başını ve elini musluğun altına koyamazken, dakikalarca suyun altında bekliyorduk.
Bir sıcak havuz, bir soğuk havuz derken, yaklaşık 2 saatimiz geçmişti. Tabiri caizse, vücudumuz pamuk gibi olmuştu. Hem yorulmuştuk, hem de acıkmıştık. Hüseyin hoca, akşamdan apart otel odada sıcak su banyosu yapmış olan Hakan ve Eyüp bey de girmek istemediğinden olsa gerek, sabah kahvaltısı hazırlama telâşını yaşıyorlardı. Akabinde Hüseyin hoca havuzda bizlere refakat edince, Eyüp bey ile Hakan bey kahvaltı hazırlama işiyle meşgul oldular. Tamamen yorulup acıktıktan sonra; sıcak su havuzlarından ayrılarak, apart oteldeki odalarımıza döndük. Urfa isotonun beraberinde, mükellef bir kahvaltı yapacaktık.
Hüseyin hocanın yemekte bizlere refakat etmeleri için davet ettiği, Gaziantep Milli Eğitim Müdürlüğünde çalışan, aynı zaman da Doktora yapan Emir GÜNEŞ, Cem Şemsettin EKİNCİ ve TKUK’ta çalışan Haluk GÜLLÜK beyefendilerle aynı sofrayı paylaşmak, bizleri son derece onurlandırmıştı. Emir beyin, “şu sofra etrafında toplanarak kahvaltı yapanların ve imece usulü çalışıp, çabalayan hizmet eden genç kardeşlerimizden Nazım, Kamer, Çil, Hakan ve Eyüp kardeşlerimizin paylaşımcı ruhla çalışmalarını takdir ettiklerini, hayran olduklarını” söylemesi bizleri son derece memnun etmişti. Misafirlerimizi yolcu ettikten sonra, bir süre dinlenmek üzere odalarımıza çekilirken; her zaman olduğu gibi gezmeye seven ve doymayan karizmatik Kemal ÖNER kardeşimiz, sanki tesisleri denetliyormuşçasına etrafta dolaşması, bulabildiği her yer ve mekânda fotoğraf çektirmesi, zaten fotojenik olan zat-ı hallerini daha da değerli kılıyordu.
Öğlen yemeğimiz olan lahmacunlarımızı afiyetle yedikten sonra, Hüseyin hocanın; “bir daha sıcak havuza girmek istiyorsanız, gidelim” söylemine karşılık herkes bir ağızdan “ girdiğimiz yeter, gitsek daha iyi olacak” dediler.
Eşyalarımızı aracımıza yerleştirdikten sonra, tesis işletmesinden sorumlu sahiplerinin bizi bilgilendirmeleri için bekleme salonuna geçtik. İkram edilen çaylarımızı içerken, tesis sahibi bizlere termal kaplıcayla ilgili çok önemli bilgiler aktarıyordu. Tabi birçok termal tesise giderek, tecrübe sahibi olmuş Kemal beyin izlenimlerini ve tecrübelerini aktarması ve söylenenlerden istifade edebileceğini söylemesi gülüşmelere sebep oldu. Tesislerdeki birçok eksikliği söylememizde haklı olduğumuzu, gerekli çalışmaları yapacaklarını, yaklaşık 30 kuyudan sıcak suyun çıktığını, sıcak suyun hem termal tedavi amaçlı, hem de içme amaçlı olarak kullanılabileceğini söylüyordu.
Şanlıurfa merkeze 40 km. uzaklıkta bulunan Karaali köyünde hizmet veren Karaali kaplıcaları; 34 otel odası ve 54 apart otel daire olmak üzere, toplam 400 yatak kapasiteli.Apart otel daireler, 1+1 olup her odada yatak, TV, kaplıca suyu, mutfak, barbekü, balkon bulunmaktadır.
7/24 olarak, 45-50 derece arasında değişen kaplıca suyu, özellikle romatizmal hastalıklar, kireçlenme, bel ve boyun fıtığı tedavilerinde, deri hastalıkları ve iltihabi hastalıklar ile böbrek taşlarında etkili olduğu söylendi. Ancak görünen o ki termal kaplıca turizmi tam tanıtamamışlar.
 İzin isteyip, robotik şoförlü aracımızla Şanlıurfa’ya doğru yola koyulduk. Hüseyin Hocanın Eniştesi olan Hacı İbrahim AKSOY’un köyünden geçerken, bir halı saha dikkatimizi çekti. Aslında akşam karanlık olduğundan farkına varamamıştık. Halı saha tabelasında aynen şöyle yazıyordu. “Doğu ve Güneydoğunun en büyük halı sahası” Evet, bir köyde böylesine bir halı saha, gerçekten çok ilginç! Geldiğimizden beri bizleri yalnız bırakmayan rahmet ve bereket olan yağmur, gittikçe hızını arttırıp, sağanak hale dönüşüyordu.
Şanlıurfa’ya girmeden, İstanbul’a ameliyat için giden, ancak gözü ameliyata müsait olmadığından geri dönen gazeteci Ömer KARAKUŞ kardeşimiz de uçakla Şanlıurfa’ya gelmiş ve bizleri bekliyordu. Merkezde bir süre gezindikten, bazı arkadaşlarımız alışverişlerini yaptıktan sonra; PAŞAM Pastanesinde Hatay usulü Şanlıurfa Künefesini afiyetle yedik. Çok bekledik, ama doğrusu beklememize de değdi yani.
Çok şükür,  robot gibi olan şoförümüzün kullandığı araçla sağ salim Adıyaman’a kavuştuk. Yine güzel bir hafta sonu tatili geçirdik. Sebep ve vesile olanlardan Allah razı olsun. Hayırlısıyla bundan sonra ki haftalarda bakalım nerelere gitmek kısmet olacak. Bekleyip görelim. Mevla’m neylerse güzel eyler. (Bitti)
 
Kerim Baydak
kbaydak61-artan@hotmail.com