Sözcükleri ve kavramları ayrı ayrı düşünmek ve sonra da bunları özdeşleştirip hap gibi yutturmak ( önce kendime) çok zor geliyor bana. Kafam karışıyor.
Bununla ilgili bir anımı aktarmak istiyorum size. Arkadaşımın biri kedileri çok severdi. Onlara “çocuklarım” diye hitap ederdi. Bu arkadaşımla bir grup çalışmasında birlikteydik. Grubun toplandığı yerin kapısına kedili bir paspas konulmuştu. Ben hemen ( adına Ayşe diyelim)” Bunu kesin Ayşe almıştır.” Dedim. Oradan bir başka kadın arkadaş atıldı “ Bu bir önyargıdır.” Dedi. Şaşırdım. Şaşkınlığımı ( aynı zamanda iyi niyetimi de) gören Ayşe dedi ki:
- Olabilir.”Ayşe cadının tekidir, herkesle çatışır.” Denilmesinden iyidir.
Neyseki kafam karışınca susmayı her geçen öğreniyorum. O gün de sustum.
Eve geldim, sözlük çalışması yaptım ve uyanış yaşadım. Ben “önyargı”yı olumsuz sözcükler kategorisine koyduğum için, onun kavram olarak olumlu yargıyı da içerebileceğini düşünmemişim hiç. Şok oldum. Aynen şöyle yazıyor:
-(bileşik ad)bir kimseyle ya da şeyle ilgili olarak, belirli bir olaya, duruma ya da görmeye dayanan, önceden edinilmiş olumlu ya da olumsuz yargı, kanı.
-(Toplumbilim terimi)bireyde öteki bireylere, toplumsal kümelere karşı sevgi ya da düşmanlık duygusu uyanmasına yol açan, koşullanmış bir duygusal tutumu yansıtan sığ inanç.
Böylece sözcüklerle uğraşırken kavramların ne kadar içini boşalttığımı gördüm. Gördüm de ne oldu!?Yine aynı şeyi yapmıyor muyum?Yapıyorum. İşte burada da yine son zamanlarda üzerinde yoğunlaştığım değişim ve dönüşüm sözcükleri giriyor devreye. Yeni okuduğum kitapta şöyle belirtilmiş aradaki fark:
“Değişim eskiye dönüşe açık bir kapı bırakır ama dönüşüm geri dönüşü olmayan bir değişimdir. Tırtılın kelebek olması gibi…”
Daha kırk fırın ekmek yemem gerekiyor.Eski ayakkabılarımı giymek çok kolay oluyor.Çünkü yenileri vuruyor, canım yanıyor. Acının içinden yürümek böyle bir şey olsa gerek.