15 temmuz yıldönümü nedeniyle 17 11 2016 tarihinde yazdığım yazıyı tekrar etmek ihtiyacı hissettim. Zira olayın aydınlatılmasına izin vermeyen iktidarın şov yapması, insanların aklı ile alay etmesinden başka bir şey değildir…….
28 Temmuz 2016 tarihli ‘ Başka Türkiye Yok’ başlıklı yazımın sonunu şöyle bağlamıştım;
Bu bir darbe girişimi mi? Evet.
Fetullahçılar mı yaptı? Evet.
Arkasında ABD mi var? Evet.
İktidar kalkışmadan haberdarmı idi ? Evet.
İşte bundan sonrası karışık.
Bu yazının üzerinden yaklaşık 4 ay geçti. Süreç içerisinde yaşananlar, duyulanlar, açığa çıkanlar gösterdi ki iktidar hiç te masum değil.
İktidar çevreleri açıklamalarında kalkışmayı öğrenme saati olarak bazen 21 dediler, bazen akşam saatleri, bazen öğle saatleri. Hatta eniştemden duydum diyende oldu.
Bu kalkışma zaten beklenen bir hareketti. Bununla ilgili zaman zaman Soner Yalçın, Sabahattin Önkibar gibi yazarlar hareketin ayak seslerini yazmışlardı.
Cemaat ile iktidarın kavgası uzlaşmaz bi hale geldiğinden iktidar, asker ve polis içerisindeki tasfiyeleri hızlandırmıştı. Hatta 30 Ağustos askeri şurada tasfiye edileceklerin listesi darbeden birkaç gün önce gazetelere yansımıştı. 1000 in üzerinde bir rakam yazılıp söylendi.
Böyle giderse savaşı kaybedeceğini anlayan cemaat bu girişimi başlattı. Önce olacaktı, sonra olacaktı tartışmalarına girmiyorum. Ama girişimi öğrenen iktidar, ordu içerisinde cemaat üyesi olmayan diğer askerlerle ( bunların içinde Atatürkçü yurtsever gurupta var) yaptığı toplantıda durum değerlendirmesi yaparak bunların askeriyedeki güçlerini ölçtü. Aldığı yanıt % 10 civarında oldu. Peki biz bunu bastırabilirmiyiz sorusuna aldığı yanıt ‘ evet’ olunca , bırakın yapsınlar diyerek ülkeyi bilerek kaosa sürükledi. Salaların verilmesi, kışlaların önüne kamyonların çekilmesi, insanların sokağa dökülmesinin sağlanması hep planın bir parçası olarak hazırlandı.
Hatırlarsanız o gece C.başkanının yaptığı ilk açıklama ‘ yapacaklarımız için bu bize Allahın bir lütfu’ şeklinde oldu. Nitekim öyle de oldu. O geceden, olmayan bir demokrasi kahramanı yaratıldı. İnsanları bir ay boyunca sokaklara dökerek kendilerine sadık bir kitle yaratıldı. Darbe bahane edilerek Türk ordusunun tüm genleri ile oynayıp askeri liseler, askeri hastaneler kapatıldı. Kurdelasını kestikleri banka bahane edilerek, çaresiz çocukların kaldıkları yurtlar öne sürülerek, tasfiye süreci yaratıp daha militanca kadrolaşmaya gittiler. Kurtuluş savaşını bile arka plana iten bir 15 Temmuz günü oluşturdular. OHAL ilan edip KHK larla ülke yöneten ve Cumhuriyeti yıkma çalışmaları yaptılar. Yenikapı diye bir ruh icat edip kendilerine biat etmeyenleri darbeci ilan ettiler.
Kısacası Gülen gurubunun Cumhuriyet karşıtı yapmak istediklerinin tamamını bunlar yaptılar. Şimdi içerde olan Gülenciler her halde kendi kendilerine soruyorlardır, yapmak istediklerimiz gerçekleşiyor o halde biz neden içerdeyiz?
Gülen ile C.başkanının kavgası başladığında benim düşüncem, bu kavgadan inşallah C.başkanı galip gelir idi. Zira C.başkanı sandıkla gider, eceliyle gider v.s. ama Gülen gurubu ülkenin kılcal damarlarına girdiğinden çok daha tehlikeli diye düşünmüştüm. Şimdi olanlara bakınca acaba diyorum. Zira yok birbirlerinden farkı.
Son olarak C.başkanının emir eri gibi davranan G.Kurmay Başkanı derhal istifa etmelidir derim. Zira eğer söylediği gibi o gece esir alındı ise ki o da şaibeli, esir alınan bir asker Türk Ordusuna Komutanlık edemez.
NOT: bir yıl içinde o kadar çok çelişki ortaya çıktı ki inanılır şey değil. Zamanla daha neler ortaya çıkacak hep birlikte göreceğiz. Darbeyi araştırma komisyonu başkanlığına katıksız bir FETOŞ cunun getirilmesi de ayrı bir komedi.
ASIM ÖCAL
17.11.2016