Kerim'ce Güzellemeler -22–

Abone Ol

              Hiç düşündünüz mü? Yaşamak mı zor, yoksa ölmek mi? Herhalde yaşamak dünyada en zor iştir ve şerefle bitirilmesi gereken en önemli bir görevdir. İnsanlar yaşarken yaptıkları birtakım tercihlerle, ölümle yaşam arasında gelgitler yaşıyorlar. Bu gelgitler yaş ilerledikçe, hatta anne ve babasını ve sevdiklerini kaybettikçe, yaşamanın değerini daha çok anlamaya başlıyor.

Ölümle yaşam arasındaki çizgiyi, iki ezan arasındaki ömrün kıymetini daha iyi kavrıyor. Bu da insana yaşamaya nasıl devam etmesi gerektiği hakkında referans niteliğinde bir uyarı oluyor. Ancak bunu anlamayan, kör, sağır, dilsiz yaşayan niceleri vardır. Böylelikle insanın yaşamanın tadına varmamasına, yaşama sevincinin yok olmasına, iradesi dışında birtakım reaksiyonlar sergilemesine sebep oluyor. Bu da hayatı çok zor ve çetin bir hale getiriyor. Belki en kolay ve zor olan ölümü seçebiliyor. Hâlbuki önemli olan, sabırlı olmak, azimli, gayretli olmak, mücadele ruhunu ve şükretme ritüellerini kaybetmemek gerekiyor.

*

Fransa tarihi boyunca böylesine bir olayla pek karşılaşmamış olabilir. Ancak, Paris`te ki o yaşan bir gecelik, ölüm, korku, endişeyi, huzursuzluğu başta Filistin olmak üzere, İslam coğrafyasında ki Müslüman ülkeleri hemen her gün yaşamaktadır. Herhalde artık Fransa da olan bitenlere Fransız kalmayacaktır.

*

Yılan beslemeye kalkarsanız, gün gelir o beslediğiniz yılanlar sizleri sokmaktan geri kalmazlar. Neyi, nerede, nasıl beslediğine çok dikkat edin.

*

Ömrümüzü kısaltan, yaşantımızı karartan, hayat standartlarımızı allak bullak eden, hava kirliliği, hormonlu gıdalar, aşırı stres, dengesiz beslenme, kin, nefret, öfke, korku ve üzüntü gibi yüzlerce sebep varken; söyler misiniz kuzum,  biz/siz/ hepimiz neyin derdindeyiz!

*

İçinde bulunduğunuz süreç ile hedeflediğiniz noktaya varmak istediğiniz süreç arasında bir yolculuk yapıyorsanız, kontrol artık sizin elinizde demektir.

*

Bu dünyada kendini tanımak, anlamak, neden, niçin geldiğini ve sorumluklarının bilincinde olmak, harekete geçmek gerekir, çünkü bu dünya hayal kurmak, hayvani içgüdülerle yaşamak için değil, başka bir âlemde, başka bir şekle dönüşmek içindir. 

*

İnsan olan bitenler karşısında, Emperyalist güçlerin rahatı kaçsın diye;  sesini yükselterek, zalimlere zalim, yalancılara yalancı, katillere katil gibi kişinin mensubu olduklarıyla  isimlendiremiyor. Bu da inanan kişinin yapabileceği en zayıf direniş çeşididir. Müslüman kıyama kalkmadıkça, yalnız Allah için demedikçe, yapmadıkça… Kaybedenlerden olmak kaçınılmaz bir nihai son olacaktır.

*

En çalışkan insandır güya Müslüman, akşama kadar oturan,

Hani en çok çalışkan olan ama her şeyi devletten bekleyen,

Herkes “rabbana, hep bana” der, akşama kadar durmadan uyur.

Biz Hintli fakir miyiz, ye, iç yat, tembelce her köşede karnını doyur.

İnadına çalışmak, üretmek, topluma ve devlete destek vermek gerek.

Sen üstüne düşeni yap, şüphe yok elbet devlet de sana destek verecek.

*

Diktatörleri devirmek ve sözde özgürlük getirme safsatasıyla, batılılar; yok bahardır, yok bayramdır gibisinden, ön ayak oldukları yapılanmaların ibresinin kendilerine de bir gün dönebileceğini hesap edemediler galiba. Şimdi, her yerde kurdukları modelin dişlilerine girmekten korktukları bir endişeleri ve güvenlik zafiyetli var artık. Hiç bir diktatörlük ve düzen, yapılanma, kanla, zulümle ayakta durmaz ve ilelebet payidar olmaz.

*

Siz hiç dün akşam ve o akşam ki gibi fırtınalarda, evinizde oturup çayınızı yudumlarken ya da kahvenizi höpürdeterek içerken, hiç dışarıda kalmak zorunda olan evsiz, barksız, yiyeceği, içeceği, giyeceği ve altına sığınacağı bir damı olmayanları hiç düşündünüz mü? Bir an için de olsa empati yapma adına evin dışına çıkarak, onların ne halde olabileceklerini anlayabilmek için hiç beklediniz mi? Örnek mi işte kenar mahallelerde oturanlar, işte çadırlarda yaşayanlar, işte savaşta olan Suriye’de yaşayanlar, işte metropollerde inşaat köşelerine sığınanlar, işte sokak çocukları. işte...

 

Kerim BAYDAK

kbaydak61-artan@hotmail.com