Kimi zaman, mantıkla karar verilmesi gereken birçok konuda, duygularla hareket edilerek karar veriliyor. Başını sonunu iyi hesap kitap edemeyince, ani verilen duygusal kararlar neticesinde başımız ağrımaya, sorunlar yaşanmaya başlıyor ve çözümler bulmakta zorlanılıyor. Geri dönüşü ve telafisi zor problemlerin ortaya çıkması sonucunda, ne kadar nedametler yaşansa da artık olanlar olmuştur. İnsanların duyguları dışa vurma ve paylaşma biçimleri, çoğu zaman toplumun gelişimiyle alakalı olarak doğru orantılı bir gelişme göstermektedir. Duygusal olarak yaklaşımlar sergilendiğinde, öyle okumuş olmanın, çokbilmiş olmanın, güzel ve akıllı olmanın bir etkisi olmamaktadır/kalmamaktadır.

***

Gerçeklerle yüzleşmenin zamanı daha gelmedi mi? Belki önlemler açısından birileri bir şeyler yapar. İnsanlar yitip gidiyor. Kanser ve Kanserojen içeren maddeler hayatımızın ayrılmaz parçaları oldular. Serbest piyasa ekonomisiyle vazgeçilmezlerimiz arasında olan yiyecek, içecek, giyecekler kullanarak, binmişiz bir alamete gidiyoruz… Kullandığımız hangi malzemede, ( tavuk, et vb) “kanserojen madde yoktur” diyebilecek birileri var mı? Sayısız radyasyon içeren içecek ve yiyeceğimiz var.(çay, fındık vb)

Bu sebeple insan ömrü bile azaldı. Yaşlılarımız, “ eskiden bu kadar ölümler olmazdı, olan ölümler de belli başlı birkaç rahatsızlıktan kaynaklanırdı, şimdi binlerce rahatsızlık ve hastalık türedi” diyorlar. Haksız da değiller hani! Gerçekten de para kazanıyoruz, yiyoruz, içiyoruz (hormonlu), gıdalarımıza katkı maddelerin bilinçsizce, ölçüsüzce ve kontrolsüz bir şekilde katılıyor, kimyasallar içeren giyecekler giyiyoruz, ama sonrasında elimizde, avucumuzda ne varsa doktorlara ve ilaçlara veriyoruz. Yine de eskiden olduğu gibi sağlıklı ve huzurlu yaşamıyoruz/yaşamıyoruz. Ölüyoruz, ölüyoruz kimsenin umurunda değil. Ne zaman ki, kanser denen illetten ailemizden ve sevdiklerimizden birini kaybediyoruz, işte o zaman veryansın ediyoruz, kıyameti koparıyoruz.

***

Haysiyetsizlerde haysiyet, şerefsizlerde şeref, namussuzlarda namus, vicdansızlarda vicdan, fırıldaklarda dürüstlük aranır olmuş. Nereye böyle!!

***

Hele şöyle bir düşünün bakalım! Yaşamanın farkına varın. Her şey sizin elinizde!.. İyi olmakta, kötü olmakta, yeter ki nasıl olmak istediğinize bir karar verin. Yürürsünüz, yatarsınız, yersiniz, içersiniz, giyinirsiniz. Karar sizdedir. Cenab-ı Allah’ın size bahşettiği en güzelidir yaşamak. Bu sizin en doğal hakkınızdır. Bunu istediğiniz gibi yaşamaksa size kalmıştır. Karar sızın! Ya iyisinizdir, ya kötüsünüzdür.

***

Kurşunî bulutlardan bir nida fışkırır,

Moskof gâvurunun flu semalarında,

Bir ben bilirim hangi âlemlerde gezinirim,

Bir yaratan bilir, kaderimde olan yazgıyı.

***

Köyün sahibi köyden atılmaya çalışılır. Başına bütün köylüler ve civar köylüler, "Allah yarattı" demeden vurdukça vururlar. Bir köylü de çıkıp "ne yapıyorsunuz?" yazık değil mi demez/diyemez, deme cesaretini göstermez/gösteremez. İşte Suriye`ye uygulanan budur. Kimse oranın esas sahibi onlardır diyemez; ama güçlerinde üstünde bir güç vardır, yani ALLAH (cc) vardır.

En büyük vekil o değil mi?

Allah diyen ne kaybetmiş ki?

***

Herkes Meteorolojiden hava durumunu alır, biz ise ondan. Arkadaşımızdan yani, tam bir hava durumu uzmanı olmuş gibi… Adı bizde kalsın! Tam bir hava durumu meraklısı!.. En ince ayrıntısına kadar araştıran- inceleyen bir arkadaşımız. Bazen söyledikleri çıkmıyor da değil hani!

Şimdiler de “kar yağdı, yağacak, yağıyor!” derken, yine kendisine müracaat ettik. Kem küm ettiyse de nihayet fikirlerini söyledi. “Aslında kestirmek hayli zorlaştı. Mevsimler bir tuhaf oldu. Şu gün, şu saatte yağacak derken, hep erteleniyor. İhtiyarlar gördü mü, soruyorum; “dizleriniz ağrıyor mu, elleriniz çatlıyor mu?” diye.

“Birkaç gün içinde adamakıllı bir kar ve yağış olacak!” diyor, ama bakalım bekleyip göreceğiz. İnşallah dediği gibi olur da…

Kerim BAYDAK

[email protected]