3 senedir sürekli dile getirdiğimiz kitap günlerinden önce, öğrencilere kumbara dağıtılması fikri nihayet hayata geçirildi. Adıyaman Valisi Sayım Mahmut DEMİRTAŞ `ın 18-22 Mayıs-2016 tarihleri arasında yapılacak olan kitap günlerinde, öğrencilerin harçlıklarını kumbaralarında biriktirerek sergiyi gezecekleri ve istedikleri kitapları alabileceklerini görmek, gerçekten çok sevindirici.
Eminim ki bu çalışmalarının faydalarını ve olumlu sonuçlarını göreceğiz.
Bu vesileyle öğrencilerimize kitap sevdirilecek ve kitap okuma alışkanlığı kazandırılacaktır kanaatindeyim.
***
Debriyaj basmadan gazi vereceksin, basacaksın sonuna kadar, hele frene hiç basmayacaksın! Son sürat ilerlesin, artık bir yere mi çarpar, yoksa uçuruma mı yuvarlanır, o onun bileceği iş. Belki kendi başını yer, kim bilir!!!
***
Çoğu kereler gülmemiz gereken şeylere, mahzun ve acınımsı tebessümlerle geçiştiriyoruz.
Yüzümüz gülecek olsa, gayriihtiyari-i vicdanımız sızlıyor, üzüntü ifadesi olan mırıldanmalar dökülüyor ağzımızdan. Hayaller yıkılmakta, canlar yitirilmekte, yürekler yanmakta, bağırları kor ateşleri sarmakta Artık ölümler, ağlamalar, kınamalar ve lanetlemeler kanıksanmaya zorlanılmaktadır. Acılar, öfkeler, kin, nefret tohumları yeşermektedir.
Evet, zamanla acılar azalıyor, her şey unutulmaya yüz tutuyor ya da öyle görünüyor, çünkü insanın içindeki o öfke asla azalmıyor, özlemler asla dinmiyor. Çoğu zaman verilen sözler, yerine getirilmiyor, yine kabuk bağlayan yaralar cerahat akıtıyor, acılar yenileniyor. Sırf o yüzden insan yalandan gülüyor, tebessümler insana güven vermiyor, her an bir korku, endişe ve kaygı havası hâkim oluyor yaşanan çevreye.
***
Hayatın çok sıradan ve değişim, gelişim olmadan devam etmesi, belki hayvanlara has olan bir özelliktir. Gününü gün etmek, günlük yaşamak, kendisini düşünerek yaşamak, kişisel menfaatler içerisinde olmak, hayvani davranışlardandır. Böyle durumlarda, insan hissizleşir, ilkelleşir, duyarsız, ilgisiz ve alakasız olur. Bir takım kavramlar içerisinde, hayatımızı idame ettiriyoruz.
Sağlıklı, tertipli, düzenli olan fazla bir şey yok sanki yaşantımızda. Sanki tesadüfen yaşıyoruz bu hayatı... Hâlbuki inancımızda tesadüf diye bir şey yok, olsa olsa tevafuktur. Her şey belli bir plan içerisinde devam etmekte ve gelişmektedir. İnsani bir yaşam içerisinde, keşmekeşe gerek kalmamaktadır. Yaşam, belli bir tertip ve düzen içerisinde ve istikametinde devam etmektedir. İnsanın iki günü bir olduğunda, şüphe yok ki zararda ve ziyandadır.
Her gelen gün, bir önceki günü aratmamalıdır. Daha gelişmiş, düzenlenmiş, nihaî hedefe, menzile yaklaştırmış olması gerekir. Üzgün, sıkıntılı günler illa ki olacaktır. Bunlar birer imtihan vesilesidir, diye düşünmek ve ona göre yaşamalı ve ona göre davranmak ve hareket etmek gerekir.
***
İnancımız gereği, en çok mutlu olmamız gereken ve aslında mutlu olmamız için birçok sebebin olduğu bu dünya da mutsuz olanların sıralamasında, ortada bir yerlerde olmamız gerçekten çok kötü.
***
Herkes yaşanabilir ve temiz bir çevrede, mutlu ve sağlıklı bir ömür sürmek ister. Çevre kirlenmesine maruz kalan dağlar, ovalar, çayırlar, ormanlar, göller, denizler, ırmaklar tamamı gibi fiziksel unsurlar, insanların faydalandıkları doğal yerlerdir.
Çevrenin kirletilmemesi konusunda hep konuşuruz, sadece konuşuruz, uygulamaya gelince hiç birimizin kılı bile kıpırdamaz. Hep başkalarından bekleriz. Hâlbuki ki çevrenin kirletilmemesi, korunması hepimizin ortak görevidir. Bu dünyada yaşıyorsak, hepimiz aynı derecede sorumluyuz demektir.
***
Çevre kirlenmesi sorunu, hepimizi günlük yaşantısını etkileyen bir sorundur. Teknolojinin gelişmesi, endüstrinin ilerlemesi, insan gereksinimlerinin artması sonucu, gerek kırsalda ve gerekse şehirleşmenin olduğu yerlerde, en çok çevre kirlenmesi göze çarpmaktadır. Çevre kirlenmesi sonucunda, hem insanların, hem de diğer canlıların yaşam alanları bozulmakta ve nefes almaları zorlaşmaktadır.
Sorumsuzca etrafa attığımız, sınırsızca tükettiğimiz, birçok maddeyi pervasızca bıraktığımız, sularımız, topraklarımız ve hatta gökyüzü, yaşanması zor bir yaşam, solunması zor bir nefes, yenmesi zor nebatat, içilmesi çok zor suların kirlenmesine sebep oluyoruz. Yakıtların yeterince yakılmaması, atık maddelerinin usulüne uygun değerlendirilmemesi, çeşitli ilaç ve gübreler kullanılmasıyla; hava, su ve toprak kirliği olunca, nefes almak zorlaşıyor, hastalıklar çoğalıyor, ölümler yaşanıyor.
Her yerin çevre kirliği farklı olmaktadır. Buna en büyük sebep ve unsurda insandır.
Mesela Ankara’da hava, İstanbul’da su, Adana ‘da toprak kirliliği gibi birçok çevre kirlilikleri yaşanmaktadır. Tabi Adıyaman’da da bunların yanında görüntü kirliliği de had safhadadır.
Kerim BAYDAK
kbaydak61-artan@hotmail.com