Dürüstlük; iyi olmaya çalıştığında duygusallık, içinde iyilik olmayan dürüstlük ise zalimliktir. Çok sorguladığım üç kavram bir arada. Dürüstlük, duygusallık, zalimlik.
Şöyle bir içlerini açıp bakmak istiyorum. Bakalım ne çıkacak karşıma?
Dürüstlük; en başta kendine dürüstlükmüş, yeni yeni öğreniyorum. Onun için duygularımın üzerine hareket etmeden, kendime fırsat tanımaya istekliyim.” Neden böyle hissediyorum?” diye sorduğumda içime; altından bir de bakıyorum ki, öyle ya da böyle benim değersizlik ya da yetersizlik duygularım çıkıyor ortaya. Bu farkındalığımı anımsadıkça; ne birilerini idolleştiriyorum gözümde, ne de beni idolleştirmelerine izin veriyorum. Çünkü biliyorum ki her ikisinde de acı çeken ben olacağım.
Şu an yaşadığım bir olay üzerinden gitmek istiyorum. Ben hayvanları seven ve bu konuda sorumluluk sahibi bir insan olduğumu düşünmüşümdür hep. Buna dayanarak da, bu konuda başkalarını yargılama hakkına sahip olduğumu düşünürdüm. Tabii, biraz önce yaşadığım olay beni bir kez daha silkeledi. Kardeşimin iki gün önce barınaktan getirdiği Haski cinsi altı aylık köpek; dokuz tavuk, iki kaz, bir hindiyi boğazlayıp ortalığı talan edene dek. Bu vahşet benim onların hepsini bahçede saatlerce yapayalnız bırakmamdan kaynaklandı. Altında yatan iyi niyet beni duygusal davranmaya itti. Şimdi gel de bu üç kavramı yerli yerine oturt da çık işin içinden.
Nasıl ki ben, benim zayıf olduğum alanlarda güçlü olanların zaaflarını gördüğümde hayal kırıklığına uğruyorsam; beni de bazı alanlarda güçlü görenler aynı şeyi yaşıyorlar, muhakkak! Fakat bir de, insanın kendi kendini hayal kırıklığına uğratması var ki; o hepsinden acı. Şu an benim yaşadığım o: Kilden ayaklarım çökertti beni yere.