Düğünlerle aram pek hoş değil; ama hep üstüme üstüme geliyorlar.
Bir düğün salonundayım, sıkılıp bahçeye çıkıyorum.
Benden yaşlı bir kaç kişi masama geliyor.
Biri anlatıyor; "çocuklar nasıl? Maşallah iyi tutundular, işleri gayet iyi görünüyor."
"Evet, iyi şükür, yıllar önce bu hali hayal bile edemiyorduk."
Devam ediyor. “Yıllar önce sen mühendistin. Parayı harcayacak yer bulamazdık. Sana getirdik, sen de yok, kalsın diyerek almadın. Bak şimdi çocukların işi çok güzel. Gençler bizden akıllı, hem de çok çalışıyorlar."
"Evet" diyor ve devam ediyor.
"Hâklisin, ancak kıyıda, köşede variyetin olmazsa, öyle çok çalışmakla bu kadar zengin olunmaz, kusura bakma. Benden fazla çalışan yok, kötü huyum da yoktu, ama bir türlü zengin olamadım “deyince; adam kızdı ve yanımızdan ayrıldı.
***
İnsanın düğün gibi kalabalık bir ortamda, ortak noktalarda fikir alışverişi yapacağı kişilerin olmaması ve kendini yalnız hissetmesi ne kadar da zor.
Formun Üstü
***
Fırtınayla karışık sağanak yağmur yağmaya devam ediyor.
İnşallah akla geldik gelmedik her türlü pisliği süpürür, tertemiz yapar.
***
GAZİHAN DEDE VE MESİRE ALANI
Gidilecek mesire alanlarından bir tanesidir
Gazihan Dede ziyareti ve mesire alanı.
Biz de gittik, ancak gitmez olaydık. Pişman olduk.
Gazihan Dede mesire alanının o şaşalı halinden eser yok şimdi.
Her yer pislik içinde, bakımsızlıktan mevcut tuvaletlere yaklaşmak mümkün değil.
Bir zamanlar Türkiye’nin ilk yüzen havuzu vardı, bir zamanlar su da yarışmalar yapılırdı. Ne olduysa oldu.
Daha geçen seneye kadar girişler 5 TL idi; ama yine de gidenler bir takım ihtiyaçlarını karşılıyorlardı.
Şimdi kaderine terk edilmiş, gidenler pişman ardı sıra geri dönüyorlar.
Bir an önce genel bir temizlik yapılmalı, WC 'ler temizlenmeli, gidenlerin şu ihtiyacı karşılanmalı!
Ya o ziyaretinde mi hiç hakkı, hatırı yok.
Yazık ya, çok yazık!
***
Kâhta’ya bir dostun düğün merasiminden dönüyoruz.
Aracımız dolu.
Daha giderken, kavun yemeyi kafasına takan araç sürücüsü, birçoğunu geçiyor; ama içi de gidiyordu.
En sonuncu da kenara çekip durdu.
Ana yol, gece karanlık, arabalar vızır vızır geçiyor.
Aracı kenara çekip, kavun kesen arkadaşlar, afiyetle yiyorlar.
Araca bineceğiz, başka bir araba, aracınızın arkasına durmuş, dörtlüleri yakmış, içi görünmüyor.
Bir arkadaş önden giderek kapıyı açıyor, tam oturacakken bayanları görünce, birden tırsıyor, afallayıp, neye uğradığını şaşırıyor.
Ancak “kusura bakmayın!" diyor.
Tabi biz gülmekten kırılıyoruz.
Renkler aynı ve gece karanlık olunca, işte böyle olabiliyor.
Öyle bilgiye, gençliğe, bilmem neye bakmıyor, olabiliyor işte!
Kerim BAYDAK
kbaydak61-artan@hotmail.com