Köristan Cumhuriyetinde taşlar bağlanıp, köpekler salıverilmişti.
Köristan’da yıllarca "İrtica" katakullisi ile mazlum halk soyulup soğana çevrilişti.
Devletin katrilyonları kartellere, holdinglere ve hortumcu medyanın muteber(!) temsilcilerine peşkeş çekilmişti.
Köristan’da yıllarca rüşvet, yolsuzluk ve görevin kötüye kullanılması ile iç ve dış ihalelere fesat karıştırılmış ve soygunculuk yapılmıştı.
Elit kesimin önyargıları, çeşitli yalan ve desiselerle toplumlara medya vasıtasıyla ders programlarıyla empoze edilip kabul ettirilmiş, bu yalan ve desiselerle milletin basireti bağlanmaya, akılları durdurulmaya, değerleri yozlaştırılmaya çalışılmıştı.
Kafalardan beyinler boşaltılıp, saman doldurulmaya, böylece kitleler şartlandırılmaya toplum gerçeklere karşı kör ve sağır hale getirilmeye çalışılmıştı.
Köristan’da birtakım sahte kahramanlar tabu haline getirilmiş ve bu tabular korkunç rüşvet ve yolsuzluklara anahtar olarak kullanılmıştı.
Köristan’da okudukça cahilleşen, küçüldükçe kibirlenen, kibirlendikçe alçalan, insan kılığındaki mahlukat çoğalmış, Mevlana'nın deyimiyle piyasada "İçinde insan bulunmayan elbiseler" dolaştırılmıştı.
Köristan’da bir takım egemen güçler, yolsuzlukların ve pisliklerin yılmaz savunucuları ve koruyucuları gibi gösterilip milletin değerlerinin hiçe sayıldığı günler yaşanmıştı.
Dördüncü kuvvet denilen medya adeta birinci kuvvet durumuna gelmiş, hükümetlerin yıkılıp kurulmasında büyük rol oynamıştır. Ülkenin en önemli kartel medyası patronu “hükümetlerin kurulup yıkılmasına ben karar veririm” diye kendi medya gurubunda manşet attırmıştı.
Köristan’ın kartel medyası kamuoyu oluşturmada, önemli ya da önemsiz konuları kamuoyuna sunmada, gündem değiştirip yeni gündemler oluşturmada, masum insanları cani, cani insanları masum göstermede, kişilerin mahkûm edilmesi veya beraat ettirilmesinde son derece etkili olmuştu.
Acayip bir ülkeydi Köristan Cumhuriyeti…