Yağmur yağıyor kalbimin en ağrıyan yerine. Acıyorum kendime. Gelene, geçene, söylenene, söylenmeyene, kazandıklarıma, kaybettiklerime... Ezgisi yokluyor kulaklarımı hüznü sinmiş bir şarkının.
Aynaya bakıyorum, bir yabancıyı izler gibi izliyorum kendimi. Benden ne kaldı acaba bu gözlerde, ne kadarı benim bu bakışların. Umut türkülerinin zılgıtlarını duymuş bir tebessüm yokluyor dudaklarımı.
Kaybolan bir çocuğa, öldürülen bir kadına, ağzı süt kokan bir öksüze ağlar gibi ağlıyorum. Gözyaşlarımla arınıyorum, kahrolmuş bir babanın kayıp evladı oluyor bedenim. Kendimi arıyorum kasıpatı bahçelerinde. Babam beni buluyor, ben kendimi kaybediyorum.
Siz hiç mezarlığa yalnız gittiniz mi, ben gittim. Yalnız başına mezarlığa gitmenin korkularını es geçiyor, sonra da babamın başucunda huzura eriyorum. Ölen diğer bütün babalara, annelere, oğullara, kızlara, insanlara bakıyorum. Ve onların yalnız başına bıraktıkları geliyor aklıma. Ölen ölüyor, öldüğünü bilmiyor bile. Fakat geride kalan asıl ölümü yaşıyor.
Bir hikayeye başlıyorum hevesle. Hikayemde kötücül düşüncelere de yer vermeyeceğim diyorum. Sadece burda üzücü gerçekleri görmezden gelmek istiyorum. Çünkü ben bu hikayenin benim hikayem olmasını istiyorum.
Bir çay koyuyorum ve aynanın karşısına geçip içiyorum. En çok sevdiklerimle içer gibi içiyorum.
Instagram /nazantastan1