Ekonomik anlamda bütçeyi daraltmak, duygusal anlamda kendini yetersiz hissetmek, fiziksel anlamda daha az yer kaplamak, zihinsel anlamda daha basit düşünmek gibi; “ küçülmek “ sözcüğünün şu an çağrıştırdıklarını yazıverdim.
Sözcüğün zihnimde çıkış noktası ise; şu an kampta kullandığım küçük boy buzdolabım. Aldıklarımı o küçük boy buzdolabına yerleştirmeye( daha doğrusu tıkıştırmaya) çalışırken, bir ruhsal uyanış yaşadım. Zihnim, büyümeyi hep gelişmek olarak algılar. Bu bazen işime yarar, bazen de saçma gelir. Bunları şu an yine sorguluyor olmam da; tabii etken olan, yeni bitirdiğim “Kilostrofobi “ (Sencer Piyancı)adlı kitap.
Neyse, gelelim buzdolabını yerleştirirken yaşadıklarıma… Zorunlu olarak gösterdiğim çaba, incelik, sabır uyandırdı beni. Bu buraya olmadı; bak şu köşe boş kaldı, oraya da bir şeyler sığdırılabilir. Yok ya bunlar burada ezilir, hadi şunları şuraya boşalt, diğerlerini de buraya al! Gibi neredeyse sesli olarak dillendirdiğim ayrıntılar hem hoşuma gitti, kendimi takdir ettim; hem de daha büyük alsaydım keşke noktasına da gittim. Sonuçta yaptığım işten memnun buzdolabının başından ayrıldım.
Doğaldır. O kadar geniş alanlardan, şimdi dar alanlara alışmak. Emek ve zaman ister. Birden bire ne geldi aklıma! En küçük teyzem, kalan yemekleri küçük kaplara alacağı zaman, çevresindekilerin sığmaz deyip inatlaşmaları olursa, iddiaya hazırlanır hemen. O kadar emindir kendinden. E, ne de olsa yılların deneyimi!
Onun gibi benim de buzdolabımı küçültmekle başlayan politikam, inşallah diğer alanlarda da gösterir kendini. Çünkü ben bu evrende küçük bir nokta olduğumun ayırdında ve farkında o zaman olurum. Unutmaktan yoruldum.