Kur’an’ı Kerim de; Tevrat, Zebur, İncil gibi Kutsal Tanrı Kitaplarıdır. Tanrı’nın Emri ve İlmidir. Tanrı bilgisi olan, Tanrı Kelâmıdır (sözüdür).
Söz, Tanrı’nındır. Bu nedenle Tanrı, “Kur’an okunduğunda susun!” yani siz konuşmayın! (1) “Ben Konuşuyorum” buyurmaktadır.
Tanrı konuştuğu zaman, başkası konuşamaz. Söz Allah’ındır. Tanrı’nın bildiğini, biz bilemeyiz. Tanrı Kur’anda, “ Kur’an okunduğu zaman inanmayanlar, Kur’an’a secde etmezler!” (2) Yani Onu, tâzim etmezler. Büyüklenirler. Kendi “akıllarını” beğenirler, demek istemektedir.
Kur’an’ı tâzim etmek, Onu hürmetle dinleyip, anlayıp Onun dediğini yapmaktır. Kişinin, kendi fikrine gitmemesidir!
Ayrıca O (Kur’an-ı Kerim)_ yüksek ve temiz yerde korunacak. Okunurken, Tanrı’nın ismi anılacak ve göğüs beraberinde tutulacaktır.
En önemlisi de O, iyi öğrenilecek. Tanrı’nın buyruğu anlaşılacak ve Onun buyurduğu gibi hareket edilecektir. Yoksa, Kur’an okunurken diz çöküpte; ardından Kur’an’ın menettiği şeyler, pervasızca (sakınmadan, çekinmeden) davranışlar yapılmayacaktır!
Kur’an’ı Kerim’e, hıyanet edilmeyecek. Onu Müslüman, canından aziz bilecek ve gerekirse, onun uğruna gözünü kırpmadan canını verecektir.
Çünkü O, insanlığı aydınlatan, insanın bilmediğini öğreten çok kutsal ve çok yüksek ilmi gerçekleri yansıtan, Tanrı’nın son Kitabı’dır.
Tevrat, Zebur, İncil de, Tanr›’nın Kutsal Kitabı’dır. Onları da Müslümanların tâzimi zorunludur. Ancak Tevrat, Zebur ve İncil, Kur’an-ı Kerim’de vardır!
Biz Muhammediler, Kutsal Kitaplara ve Ben-i İsrâil Peygamberlerine (a.s) inanır, sever ve saygı duyarız…
Zira Tanrı’nın Dini, bir tanedir.(3) O da İslâm’dır.
-“İnnedine inhdallahi’l İslam-Tanrı’nın yanında Din, İslâm’ (Gerçeği teslim, kabul etmek) dir.” (Âl-i İmran-19)
Ayrıca Tanr Kur’an-ı Kerim’de,
– “Dinillah – Allah’ın Dini.” (Âl-i İmran 83) buyurmaktadır.
İsa Dini, Musa Dini, İbrahim Dini, Muhammed Dini, İsmail Dini, Nuh Dini… buyurmamaktadır.
Demek ki, Tanrı’nın Dini “bir” tanedir!…
Zaten, başka olamaz. Adı geçen peygamberler, Tanrı’nın Dinini anlatan, O’na hizmet eden görevli, kutsal ve bilgin kişilerdir.
– “Velâ tücadilu ehle’l kitabi illa billeti hiye ahsen.”
Bu Âyette Tanrı; Müslümanlara, zalimleri müstesna- “Ehl-i Kitap ile güzel güzel mücadele etmemizi, yani tartışmadan öteye gitmememizi emretmektedir. (Ankebut-46)
Hazret-i Muhammed (A.S.V.), yeni bir Din getirmemiştir. İbrahim’e (A.S.), İsmail’e (A.S) vahyolan, Musa (A.S.), Davut (A.S.) ve İsa (A.S.) gibi, O’na da vahyolunmuştur.
Hazret-i Muhammed (A.S.V.), İbrahimî’dir. Ve biz Muhammediler, kendimizi “İbrahim Milleti” biliriz. (4) İbrahim’in (A.S.) İlah’ı, bir tek İlah’tır. O da Âlemlerin biricik Rabbı Allah’tır.
Hz.Muhammed de (A.S.V.), Hz. İbrahim, İsmail, Musa, Davud, İsa Aleyhisselamlar gibi, Müşrikleri ve Tanrı’yı inkâr edenleri; Tanrı’nın birliğine inanmaya ve O’nun buyruklarına göre, hareket etmeye çağırmış ve bunda büyük muvaffakiyet (başarı›) göstermiştir. Çok kısa bir zamanda, 100 milyonda fazla, taştan yapılmış putlara tapan Arapları, 100 milyondan fazla, Gök ve Yer İlâhlarına tapan Türkleri, 200 milyondan fazla Budha( Buda)’ya ineğe ve Ganj nehrine tapan Hintlileri , 30 milyondan fazla, ateşe tapan İranlıları, 10 milyondan fazla yıldızlara tapan Kürtleri, yine putlara tapan Berberileri,(5) 200 milyondan fazla, totemci Çinliler , ayrıca Filipinlerde yaşayan insanlar, Hz.Muhammed(a.s.v) sayesinde Tek İlah’a Hz.İbrahim (a.s)’e İsmail’e (a.s), İshak’a (a.s), Cebrail, Mikail, İsrafil, ve Azrail ile Tüm Meleklere, Ruha Cennet ve Cehenneme yani Maneviyat Âlemi’ne inanmışlardır. Ayrıca Yakup’a, Yusuf’a , Musa’ya, Davud’a, İsa’ya ve bunlara inen Tevrat, Zebur, ve İncil’e; Zekeriyya’ya, Yahya’ya, Eyyub’a, Nuh’a, Şit’e, Adem’e (Onlara selam olsun) ve tüm Peygamberlere inanmışlardır.
Nefsi müdafanın (saldırı karşısında kişinin, kendini savunması) dışında, adam öldürmeyi en büyük günah bilmişlerdir. Zina, içki ve halkı sömürmeyi,çapulculuğu, tembelliği, pisliği kötü bilmişler; komşu hakkını gözetmeyi, insan haklarına ve insan düşüncesine saygıyı ve zayıf insanları görüp gözetmeyi iyi bilmişlerdir.
Kur’an-ı Kerim’in emirleri ile, insanlığı öğretmişlerdir.
Ben-i İsrail Peygamberlerinin de yaptığı bu değil miydi?..Onlar da insanları, Tanrı Tekliğine, İbrahim Peygamberin (a.s) Yoluna, Cebrail’e, Mâneviyat’a ve iyiliğe çağırmıyorlar mıydı?..Onların da hizmeti, İbrahim Peygamber’e değilmiydi?
Bu durumda Hz.Muhammed (A.S.V), Musa(A.S.), Davud(A.S) ve İsa(A.S)’nın yaptıklarından başka bir şey mi yapmıştır?..
Hazreti Muhammed’in (a.s.v) yaptığı; milyarlarca insana, Tanrı Tekliğini, İbrahim Peygambere (a.s), Cebrail’i, Mikail’i öğretmek ve onlara doğru yolu göstermek; Ben-i İsrail Peygamberlerinin ve Onların temsilcileri Haham ve Ruhbanların vazifesi değilmiydi?…
Onların, İbrahim Peygamberden (a.s) sonra ; iki bin yılda yapmadığını; Hicaz’lı ve İbrahim Peygamber(a.s) soyundan olan Hz.Muhammed(a.s.v) ve O’ nun Dört İnançlı arkadaşı Hz.Ebubekir, Hz.Ömer, Hz.Osman ve Hz.Ali 53 yılda yapmışlardır!.
Bu durumda Ehl-i Kitab’ın memnun olması gerekirken; bilakis inkâra kalkışıyorlar!..
53 yılda bunca uluslar, Allah’ın birliğine, Hz.İbrahim’e (a.s) ve Ben’i İsrail Peygamberlerine, Kutsal Tanrı Kitaplarına (Ahd-i Atik, Ahd-i Cedid), Cebrail, Mikail ve Ahirete İman ettirilmiştir. Allah’ın Peygamberi olmayan; Ben’i İsrail’in, Tevrat ve İncil Ehli’nin ve yüzbinlerce papazın 2000 yılda yapamadığını, 53 yılda yapamaz!.
Aslında Ehl-i Kitab da, Ehl-i Kur’an da, “İbrahim Milleti”dir. Aramızda katı bir ayrılık yoktur.
Biz Ehl-i Kitabı kabul ediyoruz. Onlar bizi, anlamsız olarak inkâr ediyorlar.
Bunca insanı İbrahimî eden, Hz.Muhammed’e (A.S.V) teşekkür edeceklerine, düşmanlık edip materyalistleri , dinsizleri sevindiriyorlar!..
Hristiyan halkı kandırmak için hiçbirşey bulamayınca; Peygamberimizin (a.s.v) çok evliliğini ortaya atıyorlar!..Yukarıda da anlatıldığı gibi; İbrahim Peygamber’e (a.s) yaptığı bunca hizmet var! Bunlar nasıl inkar edilebilir?..
Hz.Muhammed’in sayesindedir ki bugün iki milyara yakın insan, Tanrı Tekliği’ne ve İbrahim Peygambere (a.s), Ben-i İsrail Peygamberlerine (Onlara selam olsun), Cebrail, Mikail ve Ahiret’e ve de Ahd-i Atik ve , Ahd-i Cedid’e inanmışlardır. Yoksa şu anda, sadece bir milyar Hristiyan, bu saydıklarıma inanmış olacaklardı!..
Tevrat, İncil, Zebur, araştırıldığında kolayca bulunabilen Kutsal Kitaplardır. Bu kutsal Kitapların bir sayfasında , serahaten(açıkça) “bir tek kadınla evlenilebilir veya fazla kadınla evlenilmez!” diye bir Âyet var mıdır?..
Ayrıca Hz.İbrahim (a.s), Hz.Davut (a.s), Hz.Süleyman, Eyyub ve Yakup (a.s) çok kadın almışlardır. Neden bunlar, çok kadın almakla Peygamberlikden düşmüyorlar da; Hz.Muhammed(a.s.v) düşüyor?..
Ayrıca her zamanın koşulları ve gelenekleri vardır. Peygamberlerde beşerdir!.
Tanrı, kadını yaratmıştır. Bu da Tanrı’nın kullarına bir lütfu, bir nimetidir. Ayrıca Arabistan’da kadınlar, 9-10 yaşında buluğa (ergenlik çağı) erer. Otuz yaşına gelince ihtiyarlar. Avrupa’da 18-22 yaşında buluğ olurlar ve 60-70 yaşına kadar gebe kalabilirler.
Ben-i İsrail Peygamberleri ve Hz.İsa (a.s), fazla kadın almayı menetmediği gibi, ayrıca bir sınır da getirmemiştir.Peygamberimiz sınırlamıştır. Dört kadından fazlasıyla evliliği, Kur’an’ı Kerim menetmiştir.(6) Ayrıca Peygamberimiz (a.s.v) gençliğinin gür devrini 40 yaşındaki bir dul kadın ile (28 yıl) geçirmiştir. Ondan sonra aldığı kadınlar, hep dul ve kimsenin itibar etmediği kadınlardır!.. Bir kısmı da; Dine hizmet için siyasi nedenlerle olmuştur.
Hülasa Hz.Muhammed (a.s.v) Efendimiz, yeni bir din getirmemiş; Hz.İbrahim’e (a.s) hizmet etmiştir. Hz.Musa’nın (a.s), Davud’un (a.s), İsa’nın (a.s) hizmeti de İbrahim Peygambere’dir.
Hz.Muhammed’in sayesinde, hepbirlikte kavimler, 800 milyon insan; Tek Tanrıyı İbrahim Peygamberi,Cebrail’i kabul etmişlerdir!..Gerçek, Güneş gibi meydandadır. Bu gerçeği kabul etmeyen Hristiyan papazları elbette ki ; Hz.İsa’yı(a.s) ve İncil’i inkâr eden Yahudiler gibi(gerçeği örtenler) olacaklardır!..
İşte bu nedenle, Tanrı Tekliğini, İbrahim Peygamberi, Ben-i İsrail Peygamberlerini ve tüm Peygamberleri Cebrail’e , Mikail’e ve Melekleri, Ruhu, Cennet-Cehennem’i tasdik eden, öğreten ve hiç bir Âyetine el değmemiş halde dünyanın her yerinde aynısı okunan; adam öldürmeyi, -zalimleri müstesna-, Ehl-i Kitap ile harb etmeyi yasaklayan, fakirlerin ve zayıfların hakkını gözeten, Tanrı’ya en güzel ibadet etmeyi (Namaz ve Oruc’u) öğreten, Hz.Kur’an-ı Kerim ve O’nu insanlığa sunan Yüce Peygamber, Hz.Muhammed(a.s.v) elbette ki çok çok sevilecek ve sayılacaktır!..
Selam Hz.Muhammed’e, İbrahim’e, Âdem’e, Nuh’a, İsmail’e, İshak’a, Musa’ya, Davud’a, İsa’ya; Ben-i İsrail Peygamberlerine…
Selam tüm Peygamberlere …
Selam Tanrı Tekliğine …Selam, Tüm Peygamberlere ve Dört Kitab’a inananlara!..(7)
Allah’ın, Peygamber’in Kur’an’ın tek kelimeyle İSLAM’ın düşmanları tarafından zaman zaman Kur’an’ı Kerim’in Emeviler zamanında; bazı ayetlerinin değiştirildiği, bazı ayetlerin çıkarıldığı ortaya atılmaktadır. Bu gibi sözler de tarih de daha önce yine dinsizler tarafından ortaya atılmıştır. Ve bu sözlerin tartışması yapılmış sözlere dayandırılmaktadır. 1400 yıl önce daima bu gibi sapık sözler, tartışmalar, olmuştur. Ancak bunların dayanağı yoktur. İspatlanmamış iddialardır.
Kur’an-ı Kerim, Hz.Peygamberimiz tarafından deri veya benzeri şeyler üzerine yazdırılmış, bir çok kişiler tarafından da ezberlenmiştir. Böylece hem yazıyla hem hafızıyla muhafaza edilmiştir.
Efendimizden sonra Hz.Ebubekir zamanında bu yazılı belgeler kitap haline getirilmiş ve bu işle ilgili bir şûra kurulmuş, Hz.Ali (k.v) de bu şûrada bir yıl çalışmıştır. Ayrıca Kur’an’ı ezberlemiş olan Hafızlar huzura getirilmiş, yazılı metinlerle karlılaştırılarak doğruluğu sağlanmıştır. Hz.Ebubekir bu konuyu Hz.Ali’ye havale etmiş, bütün gerekli tetkikler yapılarak Hz.Ali tarafından tasdik edilmiştir. Daha sonra Hz.Osman, Kur’an’ı 30 cilt olarak musfah haline getirmiştir. Bu aynen elimizdeki Kur’an’dır.(8)
Bazı ateistler ve materyalistler ve sapıklar tarafından Kur’an hakkında şüpheci ifadeler zaman zaman kullanılmıştır. 1400 yıldır böyle sapıklar çıkmıştır. Emeviler zamanında Kur’an’ın bazı ayetlerinin değiştirildiği fikri ortaya atılmıştır. Emeviler, Ehl-i Beyt’in ve Hz.Ali (k.v) ‘nin düşmanlarıdır. Durum böyle olduğu halde bile eğer Emeviler Kur’an’ı değiştirebilselerdi Ehl-i Beyt ile ilgili ayetleri kaldırırlardı.Ahzap suresinin 33’ncü ayetini:
“ Allah, siz Ehl-i Beyt’ten her türlü kiri gidermeyi irade etti ve tastamam tahir-temiz kıldı”, Yasin suresinin özellikle 6-7-8-9-10.
“6-Babaları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için, 7-Anddolsun onların çoğuna “O söz(azab)” hak oldu. Artık onlar, iman etmezler! 8- Biz,onların boyunlarına halkalar geçirdik.O halkalar, çenelere kadar dayanmıştır. Onun için kafaları ve burunları yukarı kalkıktır.9- Önlerinden bir sed, arkalarından bir sed çektik de onları kapattık. Artık görmezler.10- Onları uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.”
Şura suresinin 23’üncü ayetleriyle,
“(De ki Ya Muhammed) Bunlara karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Yalnız Ehl-i Beyt’imi –Akrabalarımı sevin”.
Sure-i İnsan Hz.Ali ve Ehl-i Beyt hakkındadır. Mekke’nin ekabirlerinin durumu hakkında Mümtehine suresinin 7-8-9’uncu ayetleri; Sure-i Secdenin 28-29-30 ayetleri de Mekke’nin fethi günü iman edenlerin imanlarının kabul edilmeyeceğini açıkça belirtmiştir.
Emevi’lerin Kur’an’ el atttıkları iddiası boştur. Şöyleki: Emeviler, Ehl-i Beyt, Hz.Ali ve evlatlarının şiddetli aleyhtarı ve düşmanıdırlar. Eğer Emeviler, Kur’an’a el atsaydı önce Allah’ın, Ehl-i Beyt’i öven ayetlerini çıkarır ya da değiştirirlerdi. Yani Sure-i Yâ Sin’in birinci sayfası, Sure-i Mümtehine’nin 7,8,9’uncu ayetleri, Sure-i Secde’nin son ayetleri ki bunlar:
7-Belki de Allah sizinle, onlardan düşman olduklarınız arasına bir sevgi koyar. Allah kâdirdir. Allah çok bağışlayan çok esirgeyendir.8- Allah sizi, Din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adâletli davranmaktan men etmez. Çünkü Allah, Adâlet yapanları sever. 9-Allah sizi, ancak sizinle Din hakkında savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanız için yardım eden kimselerle dost olmaktan men eder. Kim onlarla dost olursa işte zalimler onlardır.
28-“Doğru iseniz, bu fetih ne zaman?”diyorlar.29- De ki: Fetih günü inkar edenlere imanları (İnanmaları) fayda vermez. Ve kendilerine nazar da etmez. 30-Sen, onlardan yüz çevir ve bekle, zaten onlar da beklemektedirler.
Ayetleri de Mekke’nin fethi günü iman edenlerin imanlarının kabul edilmeyeceğini açıkca belirtilmiştir ki; bunlar süfyaniler, emevilerdir.
Emeviler Kur’an’ı değiştirebilselerdi önce bu ayetleri değiştirirlerdi. Süfyan ailesinin ve emevilerin aleyhine olan ayetleri Kur’an’dan çıkarırlardı. Dört Halife zamanında Yemen’den toroslara, Hindistan’dan Tunus’a kadar çok geniş bir toprak sahasına yayılmış olan Müslümanların ellerinde Kur’an bulunmaktaydı. Emevilerin bu kadar geniş sahaya yayılmış Kur’an’ı tek tek toplayıp, değiştirmeleri de mümkün olmazdı. Emeviler bütün bunları düşündüler; zaten Sıffin ve Kerbela Olayı ile suçlu olan emevilerin böyle bir şeye güçleri yetmedi. Hal böyle olduğu halde sapıklar, halkın kafasına şüphe sokan lafları yaymaktan vazgeçmiyorlar.
Ayrıca Zeynel Abidin Efendimizden sonraki sekiz tane Ehl-i Beyt İmamlarımız Abbasi zamanında yaşamışlar ve Emevilerin Kur’an’ın bazı ayetlerini değiştirmiş olduğuna dair sekiz İmam’ın hiç bir açıklamaları yoktur.
Ayrıca tarihte bağımsız, cesur, ölümden bile korkmayan din adamları vardır. Hasan-el Basri, Maruf-u Karhi, Sırrı-i Sakati, Cüneyd-i Bağdadi, Beyazıd-ı Bastami, Hallac-ı Mansur, Seyyid Abdulkadir Geylani, Seyyid Ahmed-er Rufai, Seyyid Ahmet Bedevi, Seyyid İbrahim Dusuki, Yusuf-u Hemedani, Muhammed Bahaeddin Nakşibendi, Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş-ı Veli, Mevlana Celaleddin Rumi, Hacı Bayram Veli, ayrıca Anadolu evliyalarından İshak Dede, Pir Sultan Abdal, Yunus Emre… asla bunlardan da böyle bir söz gelmemiştir.
Dört büyük mezhep müctehid’lerinden de (Hanefi, Şafii, Maliki, Hambeli) yine böyle bir ifade yoktur. İslam filozoflarından İbn-i Sina, Kindi, Farabi, Gazali gibi,…Bunların eserlerinde de böyle bir ifadeye rastlamak mümkün değildir. Kur’an-ı Kerim’in bazı ayetlerinin değiştiğini söyleyen kendini bilmezler; Allah’a, Peygambere, Ehl-i Beyt’e ve Evliya’ya da inanmadıklarını açıkca söylüyorlar. Bunların arkalarında Yahudi ve Hristiyan misyonerler vardır.
Ayrıca İbn-i Abbas’ın bir Kur’an’ı olduğu söyleniyorsa bu kitap nerededir? Göstersinler.İddialarını ispatlasınlar.İbn-i Abbas Hazretleri kimdir? Peygamberimizin amcası oğludur. İlmi Ehl-i Beyt’ten Hz.Ali Efendimizden ve Peygamber Efendimizin hanımlarından özellikle Ümmü Seleme Annemizden almıştır. İbn-i Abbas çok yücedir. Ashab’ın büyüklerindendir, her yerde ve her zaman Hz.Ali’yi tutmuştur. İlmi ondan almıştır. Hz.Ali Efendimizin valilerindendir. Emevilerle olan tüm harplerde Hz.Ali Efendimizin yanında savaşmıştır. (Cemel Vakası ve Sıffinde) 17 kemerbest’ten biridir. Şiiler İbn-i Abbas-ı çok severler, tutarlar. İbn-i Abbas’ın elinde olduğu söylenen ayrı bir Kur’an nüshası sözü ispatlanamamış bir “Kavl-ü Mücerret-soyut bir söz”dür. Eğer böyle bir Kur’an olsaydı Şiilerce ortaya çıkarılırdı. İbn-i Abbas’ı Şiilerin hepsi sever. Hz.Ali’nin şiasıdır.Peygamberimizin amca oğlu, kemerbest, çok yüce bir makam sahibidir.
Ehl-i Sünnet’in elindeki Kur’an da aynı Kur’an’dır. Şiilerin elindeki Kur’an’ın değiştirildiği fikrini din düşmanı, sapık fraksiyonlar, materyalistler, özellikler kafa bulandırmak için çıkarıyorlar. Kafa bulandıranların arkasında finans grupları, Budistler, Nasaralar, örgütsel ve evrensel güçler vardır.
Şeytan ayetleri kitabı gibi zırva ve isbatı mümkün olmayan iddia ve saçmalıklar bunlar…
Böyle birkaç tane sapığın ikide bir ortalığı karıştırması şeytanın yoluna hizmetten başka bir şey değildir.Bu gibi saçmalıklar İslam düşmanlarını sevindirir. Bunların ardındaki ateistler, materyalistler, Mecusiler, nasraniler; onları maşa olarak kullanmaktadırlar.
Abbasilerin zamanında da Kur’an’ın, Hz.Muhammed(A.S.V) zamanından gelen Kur’an olduğu bilinmektedir.
Bugün iki büyük gruba ayrılmış İslâm alemi Bunların (üçte biri Şii, üçte ikisi Ehl-i Sünnet), her bir konuda az veya çok ihtilaf ettikleri halde, Kur’an’ın aynen Hz.Peygamber’in yazdırdığı Kur’an olduğu konusunda tam bir mutabakat içindedirler. Ayrıca Şii denince akıl’a yalnızca İran Farisileri gelmemelidir. Afganistan’da, Pakistan’da, Türk’i devletlerinde, Hindistan’da, Bangladeş’te, Singapur’da, Malezya, Endonezya, Azerbaycan ve Türkiye’de de Şiiler vardır. Yemen’in tamamı Şii’dir, Zeydiler’dir. Irak’ın %60’ı, Suriye’nin üçte biri, Kuveyt, körfez ülkeleri, Libya, Mısır’da Şiiler vardır. Lübnan yarı yarıya şiidir. İran’da sadece 35-40 milyon Şii vardır. Halbuki dünyada Şiilerin sayısı 250 milyonu aşmaktadır. Caferiler, İsmail’iler, Zeydi’ler gibi…
İbn-i Abbas’ın ve Ehl- Beyt’in, Şiilerin ve Sünnilerin ellerindeki Kur’an aynı Kur’an’dır. Elimizdeki Kur’an’a, Emevilerden sonra yaşamış sekiz imam, tüm evliyalar, özgür, bağımsız bilim adamları sahip çıkmışlardır. Bektaşi babalarından ve dedelerinden veya büyüklerinden de böyle bir ifade duyulmamıştır. İbn-i Teymiye, İbn-i Hazm, İbn-i Haldun gibi Zahiriye mezhepleri de bu Kur’an’a sahip çıkmışlardır.
Kur’an’ın değişmediği konusunda icma-ı ümmet vardır. Kur’an’ın hiçbir harfinin değişmediği, eksilmediği ve eklenmediği yetmiş iki mezhep tarafından ittifakla kabul edilmiştir. Ayrıca bu sapık düşünceleri çürütecek din bilginlerimizde vardır. Elimizde bu kadar bol delil var. Onların delili nedir? İspatlanması mümkün olmayan iddialar… Cesaretleri sadece taktiktir. Yalan söyle, çamur at, hiç olmazsa izi kalır düşüncesindedirler.
Bir milyar’ı aşkın insan, akıl dışı olamaz. Kur’an Hak’tır. Bir harfi dahi değiştirilmemiştir. Allah, Kur’an-ı koruyacağını bizzat Kur’an’da ayet olarak belirtmiştir.
“ Zikrimizi biz inzal ettik, O’nu biz koruruz”.(Hicr-9, Fatir-32, Kehf-105)
Peygamber’in(A.S) yazdırdığı bu Kur’an-ı; Allah’ın birliğini bildiğimiz gibi kesin olarak biliyoruz ve açık yüreklilikle, cesaretle söylüyoruz: Kur’an’ın Hak ve kesin olduğu “La İlâhe illallah Muhammedûn Resûlullah Aliyyül Veliyyullah” gibi kesindir.
Ayrıca batılı müsteşrikler (Oryantalistler), ŞARK ilimlerini tetkik eden Din bilginlerinden, hiç birisinden de Kur’an’ın değiştiğine dair bir söz duyulmamıştır. Batı bilginleri, Hıristiyanlar ve Beni İsraillilerden de bir söz duyulmamıştır.
Son zamanların büyük araştırmacısı dinler tarihi profesörü Anna Marie Schimmel’in kitapları da ortadadır. Bu yazar, tüm dinleri ve İslam tasavvufunu araştırmış ve Kur’an’ın İlahi Kitap olduğunu, değiştirilmediğini söylemektedir.
Ayrıca araştırmacı Roger Garaudy sonradan Müslüman olmuş Kur’an’ı tetkik etmiş ve sahip çıkmıştır. Ayrıca Şeyh Bedreddin Simavi ve Pir Sultan Abdal ölümü göze almış İslam bilginleridir. Ve onlar da bu Kur’an’a sahip çıkmışlardır.
Bilge kişiler ilim haysiyetine kavuşmuşlardır. Ölümü de göze almışlardır.
Ayrıca Horasan-Bağdat- Basra erenleri, Hindistan Uleması hangi gruptan olursa olsun Kur’an konusunda mutabık olmuşlardır. İslam’da üç büyük grup(Ehl-i Sünnet, Şia Emevi) Ulemaları, Şii Ulemaları, Sünni Ulemaları, Emevi Ulemaları hepsi Kur’an’ın değişmediği konusunda mutabık olmuşlardır.
Anadolu erenleri, Horasan, Bağdat, Basra, erenleri, İslam Uleması hangi gruptan olursa olsun elimizdeki bu Kur’an’a sahip çıkmışlardır. Değişmediği konusunda ittifak etmişlerdir.
Bu kadar çok deliller karşısında Kur’an aleyhinde konuşanlar bazı materyalistlerdir. Allah’a Peygamber’e, Hz.Ali’ye ve Hz.Hüseyin’e de inanmadıklarını açıkça beyan ediyorlar; onlar, dinsizler İslam kisvesindeki bazı aşırı gruplardan, fraksiyonlardan da çatlak sesler gelmektedir. Bunların amacı kafaları bulandırmaktadır.
Bu konuyu bütün dünyadaki Sünni, Alevi kardeşlerimin dikkatine sunuyorum.
Bu gibi sapık kişilerin sözlerine kulak asılmamalıdır.Bunlar da İslam ve Kur’an’ın dostu değil düşmanıdırlar; dinsizdirler. Dini kisve içinde görünen bazı mezheplerin şapkası altında ortalığı karıştıran hem kendi mezheplerine hem de İslâm’a zarar vermek isteyen bazı ateistler, Tanrı tanımazlardır.
(1) Bkz. Âraf Suresi, Âyet : 204
(2) Bkz. İnşikak Suresi Âyet : 21
(3) Bak.İslamda Mezhepler ve Yükseliş,”Din nedir,İman nedir?”Kazim Yardımcı,Anadolu Bas.1988 İzmir genel Dağıtım:Doğan dağıtım-Malatya
(4)”Milleti İbrahime Hanefi:İbrahim’in Milleti, Müslümandır”.(Bakara-134)
(5) Kuzey Afrikada yaşayan topluluklar
(6)”Helal olan kadınlardan.. Dörde(Kadar) alın.O (kadınlar) arasında adâlet yapamayacağınızdan korkarsanız ‘bir tane’ alın..”(Nisa-3)
(7)Bkz.İnsanda Yükselme, Kâzım Yardımcı, s.110-115
(8))Bkz.İsmail Hakkı’nın bu konudaki kitabı