KÜRTLER VE KÜRTÇÜLÜK (3)

Abone Ol

(Bu yazı dizisinin 1. ve 2.bölümlerinde Kürtlerin yaşadığı yerleri, Müslüman olmadan önce Kürtleri ve Kürtlerin Müslümanlığı kabul etmeleri, Tarih Boyunca Kürtlerin Türklerle Münasebetleri, Kürtler de Türk’tür İddiaları ve Türkiye Kürtleri konularını yazmıştık. Kaldığımız yerden devam edelim.)

 

KÜRTÇÜLÜK

Kürtlük, Kürtlerde halk olma bilincinin kültürel ve siyasal eyleme yönlendirilmesini ifade eden kavramdır. Kürtçülük ise özellikle Türkiye’de Türkçülük ideolojisi ve Türkçü baskılara karşı oluş(turul)muş siyasi bir ideolojidir. Kürtçülüğün ana hedefi özel olarak Türkiye devleti bünyesinde Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Doğu ve Güneydoğu illerini içine alan coğrafyada özerk bir yönetim ile anadilde eğitim başta olmak üzere birtakım haklar elde etmek şeklinde açıklanabilir. Genelde ise Türkiye, Kuzey Irak, İran ve Suriye’deki Kürtlerin yaşadığı bölgeleri kapsayan bağımsız bir Kürt devleti ideolojisinin adıdır.

Kürtçülük ideolojisi ilk defa “Kurdiyati” adıyla 1930'lu yıllarda Irak Kürt Demokrasi Partisi KDP üyeleri tarafınca kullanılmıştır. Bu kişiler 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında meydana gelen Kürt isyanlarını referans almışlardır.

Ocak 1946'da Sovyetler Birliği'nin desteğiyle kurulan, fakat daha sonra desteklerini çekmesiyle aynı yıl içinde yıkılan, Birleşmiş Milletler tarafından tanınmamış “Kürt Mahabad Cumhuriyeti” Kürt milliyetçiliğinin geçici doruk noktasıdır. Mahabad Cumhuriyeti yıkılınca bu ideoloji yerini siyasi bir kimliğe değil, kültürel bir vatanseverliğe bırakmıştır.

Türkiye’de Kürtçülüğün Tarihî Arka Planı

 

Kürt meselesi, Türkiye’nin en az yüzyıllık meselelerinden biridir. Kökleri, İmparatorluk dönemine kadar uzanan bu mesele, Cumhuriyetin ilanından bugüne kadar kurulan tüm hükümetlerin ve ara dönemlerin gündeminde olmuş ve her geçen gün giderek büyüyen bir meseleye dönüşmüştür.[1]

Kürt tarihi, dili ve kültürü konusunda Türkiye’de çalışma yapmak, tabu olarak görüldüğünden bu konudaki ilmi bilgiler çok sınırlı olmuş, Kürtlerle ilgili olarak bugüne kadar ilmi bir zeminde tartışma yapılamamış, bu konuda her zaman siyasetin ağırlığı hissedilmiştir. Kürtler hakkında yazılmış olup piyasada yer alan kitapların çoğu politik maksatla yazılmış olup propagandaya yönelik olduğundan okuyucuya güven vermemiştir.

Bugün gelinen nokta itibarıyla Kürt meselesi, siyasi, iktisadi, kültürel ve psikolojik yönleri bulunan, aynı zamanda bölgesel dengeleri etkileyebilen bir sorun halini almıştır.[2]

1806 yılında Babanzade Abdurrahman Paşa Ayaklanmasından 1880 yılındaki Şeyh Ubeydullah isyanına kadar bölgede birçok isyan olmuşsa da sonuncusu hariç hiçbiri Kürtçülük adına yapılmamış, bazı hakların devlet tarafından verilmemesi veya haksızlık yapılması gerekçe gösterilmiştir. Bu bakımdan ilk Kürtçü hareket Şeyh Ubeydullah İsyanı, Kürtçülük ideolojisi sonucu çıkan tek isyandır.[3]

13 Şubat 1925 tarihinde başlayan ve başarısızlıkla sonuçlanan Şeyh Said hareketi birçokları tarafından bir Kürt isyanı olarak gösterilse de aslı öyle değildir. Şeyh Said şeriatın ilgasına ve Kemalist devrimlere karşı çıkmıştır. Başlangıçta öyle bir niyeti olmamakla beraber bir düğün esnasında kolluk kuvvetleriyle yapılan bir tartışmada bir asker öldürülünce olaylar büyümüş ve isyana dönüşmüştür.[4]

1958 yılında illegal Kürt İstiklal Partisi’ni kurdukları ve bu parti bünyesinde faaliyet yürüttükleri gerekçesiyle 1959 yılında aralarında Musa Anter ve Sait Elçi’nin de bulunduğu 50 Kürt kökenli vatandaş tutuklanmış, tutuklu bulanan Avni Doğan’ın cezaevinde vefat etmesiyle bu sayı 49’a düşmüştür. O günden sonra bu davaya “49’lar Davası” denmiştir. Bu dava, 1960 İhtilali sonrası çıkarılan genel af kapsamı dışında tutulmuştur. 3 Ocak 1961 tarihinde davaya başlansa da delil bulunamadığından 1964 yılında sanıklar beraat etmiştir.[5]

1960 askeri darbesinden sonra Türkiye’de Kürtçülük akımı Marksist Leninist ideoloji ile gelişmiş, yayılmış ve birçok Kürtçü örgüt kurulmuştur.

1961 yılında Maden-İş Genel Başkanı Kemal Türker başkanlığında 12 sendikacı tarafından kurulan sosyalist düşünceye sahip Türkiye İşçi Partisi (TİP) kısmen de olsa Kürt siyasal hareketinin içerisinde yer almıştır. Aynı yıllarda Iraklı Kürt öğrencilerin de desteklediği Türkiye Kürt Talebe Cemiyeti kurulmuştur. Ayrıca illegal olarak Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi ve Devrimci Doğu Kültür Ocakları, Kürtçülükle ilgili sivil toplum örgütleri olarak faaliyette bulunmuşlardır.

Türkiye İşçi Partisi İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Aybar, 27 Temmuz 1970 tarihinde, Başbakan Süleyman Demirel hakkında bir gensoru önergesi vermiştir.

Önergede Diyarbakır, Bitlis, Van, Siirt, Muş ve Hakkâri illerinde, Komando Harekâtı yürütüldüğünü, Silvan ve Bismil’de başlatılan harekâtta, arama kararı gösterilmeksizin ev ev arama yapıldığını, erkekleri özel bir mahalde topladıklarını, bayanları karakola sevk ettiklerini, bu aramanın 17 saat sürdüğünü, vatandaşa maddi ve manevi işkence yapıldığını, evlerde silah bulunmayınca, erkeklerin çırılçıplak soyulup falakaya çekildiğini, sopayla dövüldüğünü, dipçikle en nazik yerlerine vurulduğunu, bazı köylerde kadınların da soyulduğunu, bu olayların kamuoyundan gizlendiğini, doğulu vatandaşlara, Kürtçe konuştukları ve doğulu olmalarından dolayı hakaret ve eziyet edildiğini belirtmiştir.

Önergede ayrıca Cumhuriyet kurulduğundan beri Doğu ve Güney Doğu illerinde yaşayan vatandaşlara ikinci, üçüncü sınıf vatandaş muamelesi yapıldığı, anadilleri Kürtçe olduğundan fark gözetildiği, uygulanan bu politikanın Doğulu vatandaşları öz vatanlarına düşman edebileceği beyan edilmiştir. Ancak önerge meclis tarafından reddedilmiştir.[6]

Aybar’ın bahsettiği bu aramalarda 4.965 kişi kanun kaçağı oldukları gerekçe gösterilerek yakalanmıştır.

Türkiye İşçi Partisi 29-31 Ekim 1970 tarihinde Ankara’da yapılan 4. Kongresinde aldığı aşağıdaki karar gerekçe gösterilerek Anayasa Mahkemesi kararıyla kapatılmıştır:

“Türkiye’nin Doğusunda Kürt halkının yaşamakta olduğunu, Kürt halkı üzerinde, baştan beri, hâkim sınıfların faşist iktidarlarının, zaman zaman kanlı zulüm hareketleri niteliğine bürünen baskı, terör ve asimilasyon politikası uyguladıklarını, Kürt halkının yaşadığı bölgenin, Türkiye'nin öteki bölgelerine oranla, geri kalmış olmasının temel nedenlerinden birinin, kapitalizmin eşitsiz gelişme kanununa ek olarak, bu bölgede Kürt halkının yaşadığı gerçeğini göz önüne alan hâkim sınıf iktidarlarının, güttükleri ekonomik ve sosyal politikanın bir sonucu olduğunu, ………………  kabul ve ilân eder.”

1975 yılında Behice Boran tarafından yeniden kurulan Türkiye İşçi Partisi’nin tüzüğünde artık Kürt kelimesi geçmemektedir.

Not: Daha fazla bilgi için Çıra yayınlarından çıkan “TARİHTEN GÜNÜMÜZE IRKÇILIK, MİLLİYETÇİLİK VE İSLAMOFOBİ” Adlı kitabımızı tavsiye ederim.

(DEVAM EDECEK)


[1]Hüseyin Yayman, https://file.setav.org/Files/Pdf/20130130121531_seta-turkiyenin_kurt_sorunu_hafizasi.pdf

[2] a.g.m.

[3] Dr. Mutlu Akkurt, 1961-1971 Yılları Arasında Türkiye’de Kürtçülük, Selçuk Ün. Ed. Fak. Dergisi, Yıl 2019, Cilt, Sayı 42, Sayfalar 323-340

[4] Daha geniş bilgi için “Kemalist Devrimlerin Analizi” adlı kitabımıza bakılabilir. Ayrıca TBMM yayınlarından çıkan “Şark İstiklal Mahkemeleri” adlı eserde Mahkeme tutanakları, iddianame ve ifadeler orijinal halleriyle yayımlanmıştır.

[5] Dr. Mutlu Akkurt, a.g.e.

[6] a.g.m.