Resmi kayıtlara göre 111 kişinin hunharca öldürüldüğü
176 kişinin yaralandığı #MaraşKatliamı Türkiye’nin ve kendisine insanım diyebilen herkesin kanayan yarası olmaya devam ediyor.
Bu cellat ya da cellatlar ne kadın dedi ne çocuk dedi ne de doğmamış bebek dedi. O gün vicdan körelmiş , insanlık ise çoktan ölmüştü!....
Aradan geçen 42 yıla rağmen, Katliamın gerçek sorumluları açığa çıkarılmadı,yargılanmadı. Dosyalar kapatıldı,zamanaşımına uğratıldı(Sivas ve benzeri katliamlarda olduğu gibi)
Oysa Siyasetin ve devletin görevi acıları yaşatanlardan hesap sormak, iyileştirmek olmalıdır. Irk Din,Dil ayrımı yapmaksızın hep beraber mücadele vermeliyiz. Ülkemizde kardeşlik ,barış ve huzur ancak böylelikle sağlanmış olur.
Yazıyı Uğur Mumcu'nun 25 Aralık 1978 tarihli yazısyla sürdürmek istiyorum. Şöyle diyor Uğur Mumcu,
“En acımasız savaşlarda bile silahsız insanlara kurşun sıkılmaz. Kahramanmaraş’a önceki gün bir düşman alayı saldırsaydı, kent baştan başa düşman askerleriyle işgal edilseydi, bu kadar hunharca, bu kadar namussuzca ve alçakça cinayetler işlenmezdi!”
Uğur Mumcu “Katliam” başlığını taşıyan bu yazısını kaleme aldığı saatlerde Kahramanmaraş savaştan çıkmış bir kent görünümündeydi. Duman, barut ve is kokusuna, kan ve yanık ceset kokusu eşlik ediyordu. Birbiri üzerine yığılmış cesetler tanınmaz haldeydi.
Alevilerin oturduğu semtlerde her evden yeni cesetler çıkıyordu. Artık bunları taşıyacak araç bile kalmamış, morg dolmuş taşmıştı… Bu nasıl bir vahşetti?...
Evet, Maraş'ta yaşanılan onca acılı yaşam öyküsü anlatılır. Amacım bu acıları deşmek değil,geçmişin acılarından , geçmişin yanlışlarından ders alabildik mi?...
Uğur Mumcu Menemen'deki olaya dikkat çekerek,
“23 Aralık günü, Menemen’de kanlı gericiler tarafından boğazlanarak şehit edilen Teğmen Kubilay’ın kırksekizinci ölüm yıldönümünü yaşıyorduk. Kubilay’ın başını kesen Derviş Mehmet, inanın Kahramanmaraş katillerinin yanında zemzemle yıkanmış kadar temiz kalır. Olay öylesine korkunç, öylesine alçakça ve öylesine namussuzca planlanmış ve sahneye konmuştur...
Bunun adına ‘anarşi’ de denmez, ‘sağ-sol çatışması’ da... Bu ‘Alevi-Sünni’ düşmanlığı ile de açıklanmaz. Bu, planlı ve örgütlü bir saldırıdır. Çevre illerden Kahramanmaraş’a getirtilen katil çetelerine belli adresler gösterilmiş, noktası ve virgülüne kadar hesaplanan bir plan yürürlüğe konmuştur.”
Saldırganların gözü öylesine dönmüştü ki, hastaneye yaralı taşıyan cankurtaranı durdurup içindeki yaralıları kurşuna dizmiş, hastaneye de birkaç kez saldırı girişiminde bulunmuşlardı.
Kimi evi yandığı, kimi can güvenliği olmadığı için vilayete sığınmıştı. Kadın ve çocukların gözleri yaşadıkları dehşetin, tanık oldukları korkunç olayların özeti gibiydi. Çocuklar anne babalarını, kadınlar kocalarını bekliyorlardı.
19 Aralık’ta başlayıp 26 Aralık’a kadar süren bu saldırılar sonucunda, resmi rakamlara göre 111, tanıklara göre çok daha fazla insan, neden hedef seçildiğini bile anlamadan, işkenceyle öldürüldü. Öldürülenlerin arasında, çocuklar, yaşlılar, özürlüler, gebe kadınlar ve bebekler de vardı. Maraş katliamına gelinceye kadar, Orta Anadolu’nun benzer özelliklere sahip yörelerinde, aynı doğrultuda çok sayıda kışkırtmalar düzenlenmişti. Malatya, Sivas, Elazığ gibi illerde daha önce meydana gelmiş olaylar Maraş katliamının birer provası gibiydi.
Aleviler ve solcuların hedef alındığı Maraş katliamı, 12 Eylül darbesine giden kilometre taşlarının sonuncusuydu söylemine ben de katılıyorum .
Aslında Katliamla ilgili birçok yazı kaleme alan Uğur Mumcu'nun sorduğu sorular o gün cevabını bulmadığı gibi bugün de hala cevabını bulmuş değil!...
Neydi Bu Sorular?....
“Kahramanmaraş sokaklarında yurttaş kanı dökmek için otomatik silah sokanlar kimlerdir?
Kimlerdir çevrede iş tutan yabancı şirketlerden silah sağlayanlar? Ve bu şirketler üzerinde denetim kuramayanlar kimlerdir?
Kimlerdir bu silah ticaretini yapanlar?
Kimlerdir, Kahramanmaraş’taki belediye hoparlöründen halkı kıyıma çağıranlar?
Kimlerdir emekli bir komisere bayrak verip sokaklarda halkı kıyıma kışkırtanlar?
Gözleri önündeki cinayetleri kapalı tribün seyircisi gibi izleyen kamu görevlileri kimlerdir?”
Evet, Uğur Mumcu'nun bu haklı sorularının yanıtları hiçbir zaman verilmedi. Gerçek sorumlular hiçbir zaman ortaya çıkmadı. Mahkeme tutanaklarında sayısız kanıt bulunmasına rağmen. 12 Eylül’den sonra yaşanan tüm gerçekler tersine çevrildi. Herkesin gözü önünde yaşanan bu gerçeklerin üstü ne yazık ki, örtülmeye ve unutturulmaya çalışıldı...
Yüreğimizde derin yaralar açan #MaraşKatliamı'nın 42. yıldönümünde hayatını kaybeden vatandaşlarımızı rahmetle anıyorum.
Dünyanın neresinde olursa olsun yapılan tüm katliamları ve soykırımları nefretle kınıyorum.
Lanet olsun insana kıyana,
Lanet olsun insanı yakana
#MaraşKatliamı
#UnutmadıkUnutturmayacağız.