Günün koşullarıyla cebelleşen, zihinlerindeki dar koridorlarda muhafaza ettikleri yaşam döngüleriyle, geleceğin muasır medeniyet hedefine açtıkları savaşla, muskalarını yel değirmenleriyle cüretkarca savaştıran şekilci toplumun muktedirleri, hayatı zorlaştırmaya devam ediyor. Sosyolojinin tüm katmanlarına yerleştirdikleri mayınlarla, ilerlemenin önüne setler çekilmiş, menfaatleri için DİN’i kendi himayelerinde yeniden formatlayarak karanlık dünyalarını ilahi boyutlara taşımış, herkesi bu karanlık bataklıkta “kula şükürcülere” esir hale getirmişlerdir. Bu karanlık zihniyeti gideceğiniz herhangi bir kurumda görmeniz hiç zor değil!
Ülkenin hayati kurumlarına atananların liyakatten uzak, fıkralardaki garip tiplere müsemma oluşuna kolay gelmedik aslında! Bir çok gömlek eskiten, yeri geldiğinde dervişin cüppesine giren ve duvara tosladığında cumhuriyetin iplerine tutunanların “takunya hayalleri” biteceğe benzemiyor! Anayasal hakların pervasızca işportaya çıkarıldığı, ön ilikleme harici hiç bir işe yaramayan kurum amigolarının şaklabanlık dansları cehaletin kutsandığı şu ibretlik dönemde, sosyal dokunun tamamında görünür kılınmış, nihayetinde devlet adabı ahlak sınırlarının dışına çıkarılmıştır. Gücün bozduğu devlet sistemi oligark ruhlu menfaat birlikteliklerine peşkeş çekilmiş, vasatın altı kadrolarla denenmiş ekonomik ve eğitim sistemlerinin dışına çıkılarak “ilahi üfürme cambazlıklarıyla” krallıklarını ilahi boyuta taşımaya cüret etmişlerdir. “Bunları bize Allah yaptırıyor” dendiğinde açık kalan ağızlar hala tek kelime etmiş değil !
Muska cumhuriyetinde kutsanan cehaletle hayatın bütün renkleri soldurulmuş, yaratılan enflasyonla “toplum” hayatta kalma endişesine hapsedilmiş, gerileyen eğitimle nesiller kaosa terkedilmiş, ülkenin tüm hayati bulgularına darbeler indirilmiş, nihayetinde beceriksizliğe kılıf olarak da yüce yaratıcının sizleri sınadığı gibi ahlak dışı yolları mübah görmüşlerdir. Bilimin, çağdaşlığın her yönüyle cumhuriyetin eseri olduğu ilkesi genel kabul görmesi gerekirken, kulaktan dolma cehaletlerle sürekli medeniyeti aşağılayan, ilke ve devrimleri magazinleştiren virüslerin mutasyon geçiren halleriyle baş etmek giderek zorlaşıyor! Cehalet olağanlaşıyor!
Türkiye’nin bir çok sorunun temelinde seçmen eğilimlerinin belirlediği yönetimin “niteliğinden” kaynaklanmaktadır. Muasır medeniyet hedefiyle belirlenen ülke felsefesi, gelen iktidarların çıkar amaçlı kutuplaştırıcı politikalarına kurban edilmiştir. Yeni nesillerin gelecekle uyutulduğu diğer kuşakların mağara dönemiyle korkutulduğu ironik bir dönemin hazin öyküsü zihinlere asılan muskalarda gizli ! Gizli hedeflerin hurafelerle süslendiği şu morfinli tiyatro oyununda, ümmetin birliği diye organize duygu sömürücüleri ortaya çıkmış, insanların manevi değerleri pervasızca aşındırılmıştır. Uzun süre iktidar olan muktedirlerin alışkanlıklarını ve halkı etkileme kabiliyetlerini aşırı kutsaması, halkın eğitim seviyesiyle uyumlu patolojik sorunlarla gücün etrafında kümelenmesi, çağdaş dünyanın ne kadar gerisinde olduğumuzun işaretleri aslında !
Din ticaretiyle varlığını yığınlara tahakküm ettiren, egolarını Nirvana’da gezdiren gelişmemiş ülkelerin hayali kralları , menfaat muskalarıyla dinin “manevi değerlerine” ağır darbeler indirmişlerdir. Kurdukları muska cumhuriyeti ile, muasır medeniyet hedefli cumhuriyeti ayaklar altına almaya çalışan bilim ve maneviyat düşmanları, toplumdan tecrit edilmediği sürece, ülke kazanımları muktedirlere peşkeş çekilecek, nihayetinde öz yurdunda parya olma bile lüks sayılacak hale gelecek! Şahısları putlaştırıp onlara tapma alışkanlığı “nitelikli insanlar yetiştirecek kurumlarla” ortadan kaldırılmalı, nihayetinde devletin toplumun anayasal ortak kültürü olduğu -kimsenin şirketi olmadığı- ilkesi hukukla “muktedirlere” hatırlatılmalıdır. Zihinlere asılan muskalar muska cumhuriyetinde olağanlaştıkça cehalet bilimin ve çağdaşlığın gelişimine izin vermeyecek ZİRA!
DİPNOT:
Yeni tayin olduğu alayı denetleyen Albay, nizamiyedeki bankın başında nöbet tutan iki eri görüp :
“Neden orada nöbet tuttuklarını” sormuş!
“Bilmiyoruz komutanım, eski komutanımızın emri ile sürekli bu banka nöbet yazılır” diye cevap vermiş askerler..
Merakını yenemeyen Albay bir önceki Alay komutanını telefonla aramış ve sormuş, “Valla bilemiyorum” demiş eski komutan, “Epey önceden konulmuş bu nöbet geleneğini biz de devam ettirdik.”
Israrla üç komutan geriye giderek bu nöbeti ilk koyan 80 yaşındaki Emekli General’e ulaşılmış.
“Affedersiniz efendim, ben sizin 30 yıl önce başında olduğunuz Alayın yeni komutanıyım” diye kendini tanıtmış Albay, “Nizamiyedeki bir bahçe bankının başında iki tane nöbetçi buldum.. Bu nöbeti ilk siz koydurmuşsunuz.. Bu bankın özelliği hakkında bilgi lütfeder misiniz.?
Emekli General : Nasıl olur, demiş!
-Boyası hâlâ kurumamış mı?
Türkiye cehaletle boyanan tablonun bekçiliğini bırakmalı zihinlere takılan muskalardan, aynı yanlışların esaretinden mutlaka kurtulmalı!