Aslında hepimizin korkulu rüyasıdır. Stres ve Depresyona bağlı mutsuzluklarımız, peki stres ve depresyondan nasıl sakınırız, başlıca sebepler neler olabilir? düşünmeye bile vakit bulamadığımız bir dünyada yaşam mücadelesi vermekteyiz, bu konuda hiç doktora başvurdunuz mu? Hayır dediğinizi duyar gibiyim, doktora gitmememize sebeplerden biri de halk tabiri ile “ ben delimiyim kardeşim ” der dururuz öyle değil mi? peki stres ve depresyona bağlı mutsuzluğumuz neler olabilir?
Maddi imkansızlıklardan kaynaklı alacak- verecek ilişkileri, karı – koca arasındaki uyumsuzluklar, stresli iş ortamları, işsizlik sorunu ve aşık olmak v.b. bir çok irili ufaklı sorunlar bunlara sebebiyet verebilir.
Psikolojisi yerinde olmayan bir insan önce kendine, sonra ailesine, topluma ve ülkemize en büyük zarardır.
Hepimiz insan olarak çok benzeriz birbirimize acılarımız da, sevinçlerimizde, duygularımız da ortaktır aslında!!! kalbimiz kırılınca içimiz acır, kendimizi ifade edemediğimiz zaman boğazımız düğümlenir, fark edilemediğimiz zamanlarda ise psikolojik olarak yok oluşu yaşarız…anlaşılmak, fark edilmek, hissedilmek ve hissetmek isteriz, beklentilerimiz çok basittir. Bazen tatlı bir söz, tatlı bir gülümseme, kim bilir belki sıcak bir dokunuş, en önemlisi samimiyet çok basit değil mi… bazen bunları uygulamak zor gelir, keşkelerimiz vardır, pişmanlıklarımız vardır, bazen de hiçbir anlam veremediğimiz kaygılarımız vardır. sebepsiz mutsuzluklarımız vardır, çaresizliktir kimi zaman hislerimiz köşeye sıkışmıştır, anlamsızlıktır bazen, bazen de tarifi zor ama dayanılmaz derin bir boşluktur sadece, biz bile bazen kendimizi anlayamazken kimse bizi anlayamaz, bize yardım edemez, bir ışık bir umut olamaz sanırız değil mi geçmişte hissettiğimiz olumsuz duyguları bugün de hissederim endişesi, bazen çocukluğumuzda yaşadığımız travmatik olaylar vardır hep akıllarda bu yüzden korkularımız da aynıdır.
Hiç farklı olmayı denedik mi mesela;
Ağlarken gülmeyi, üzülürken sevinmeyi, hediyeleşmeyi, iş yerine farklı bir yoldan gidip gelmeyi, evinin oturma düzenini değiştirmeyi, sevdiğine seni seviyorum demeyi, herkeslerle selamlaşmayı, fakir bir aileye misafir olmayı, sağlığının yerinde olduğu için yüce yaradan “Rabbime” şükretmeyi, saygılı olmayı, küçük bir çocukla oynamayı, resim yapmayı, parklarda gezip dolaşmayı, tatile gitmeyi, müzik dinlemeyi, tiyatroya ya da sinemaya gitmeyi, karşılıklı misafirliklere gitmeyi, küçükte olsa bir hayvan beslemeyi, denizi izlemeyi, köy gezisine gitmeyi, akraba ve komşuları ziyaret etmeyi, küskünlükleri bir kenara bırakıp hiç konuşmadığın yada konuşmaya tenezzül dahi etmediğin insanlarla konuşmayı, bir tane çiçek hatta ağaç ekmeyi, yeni arkadaşlıklar ve dostlar edinmeyi denedik mi…?
Cevap hayır ise çok şey kaybetmişiz demektir. Alışılageldik düzeni değiştirmek lazım, geçmişi bir kenara bırakıp insanlarla doğru ilişkiler kuralım, ailemize ve sevdiklerimize daha fazla zaman ayıralım, mutluluğun anahtarı neden bulunduğun an olmasın, kendini ve çevreni güzelleştirmek biz insanların elinde, o vakit yarından tezi yok ben dahil farklı olmayı deneyelim ne dersiniz…