Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Coğrafya Anabilim Dalı Öğretim Üyesi iken emekli olmuş Yrd. Doç. Dr. İhsan Köksal Alpaydın, İzmir’de yaşayan “memleketsever” bir hemşehrimiz, ağabeyimiz…
Ortak bir değerli dostumuz vesilesiyle yedi yıl kadar önce tanışmış, “tarihi geçmiş(!)” olmamızın etkisiyle de memleket sorunları ve çözüm önerilerine bakış açılarımızın benzer olmasından da olacak ki birbirimize hemen ısınmıştık. Aynı zamanda kendisi, Mali Müşavir Lütfullah Ayhan’ın ve Halk Bankası Adıyaman merkez şubesinin çalışkan emekli müdürü Mehmet Fuat Ayhan’ın da dayısı oluyor...
Emekli olduktan sonra İzmir’de “torun sevmenin” dışında her yıl yaz mevsiminde memleketi Adıyaman’a gelir, 20-30 gün kalır, Nemrut, Sahabe Safvan Bin Muaattal Türbesi ile diğer tarihi ve turistik değerlerimizi gezer, dost-akraba ve il valisi dâhil çoğu yetkiliyi ziyaret eder, memleketin noksanlarıyla ilgili görüşlerini aktarırdı. Geçen ay geçirdiği küçük bir kaza nedeniyle bu yıl maalesef gelememiş… Allah’tan dileğimiz bir an önce iyileşmesi… Çünkü İhsan Alpaydın’lar bu ülkeye gerek!
Her gün sakal traşını olan, güzel giyinen “İki kırk!” yaşında, Alpaydın, ilk tanıştığımızda imzalayarak verdiği Adıyaman İlinde GAP’ın Sosyo-Ekonomik Faaliyetler Üzerindeki Etkisi adlı projesini 2007 yılında büyük boy 380 sayfa kitap haline getirmiş ve projenin yürütücülüğünü de yapmış. Bu kitabını il yöneticilerine de hediye etmiş. Sormuştum, “Okuyup dönen oldu mu?” diye... “Yok” demişti maalesef!
İdeali Nemrut Dağı’nın yaşlı, engelli, kadın, çocuk gibi dezavantajlı grupların veya erinen sağlam yetişkinlerin yürüyerek çıkamadıkları yaklaşık 1000 metrelik kısmına 875 metre yatay uzaklıklı teleferik konulması. Teleferiğin yükseklik dâhil teknik detaylarını ve faydalarını kitabında sekiz madde halinde özetlemiş...
Bazı yetkililerin, “Amerika’yı tekrar keşfetmeye gerek yok.” dediklerini duyar gibiyim. Oysa Amerika’yı tekrar keşfetmeye gerek yok ama Amerika’nın keşfedilmeyen bölge ve özelliklerini keşfetmeye gerek var. Yeter ki önyargıları kırıp bilimsel çalışma ve üst yetkili makamlara başvurma bilgi ve cesaretini “devlet ricali” olarak kendimizde bulabilelim. Atatürk Orman Çiftliğine “Çivi bile çakılamaz.” demişlerdi, devasa Cumhurbaşkanlığı Külliyesi yapıldı. Nemrut’a da teleferik yapılmasına UNESCO izin vermez deniyor ise de bu konuda gerekçesiyle birlikte resmen izin istendiğini veya UNESCO’nun resmen hayır dediğini bilen varsa belgesini versin, yayınlayalım.
Teleferiğin, Nemrut Dağı’nı kayak merkezi haline getireceği, bölgeye canlılık kazandıracağı da ayrı zenginlik tabii ki…
2003’lerde başlayıp adeta “Ulumoğlu Türküsü”ne dönen Tuz Hanı projesinin sadece kamulaştırma çalışmaları ancak 12 yılda bitirilebildi. Teleferik çalışmasına kağıt üzerinde hele bir başlansın, yazışma-izin-yapım derken varsın 12 yıl sürsün. Valimiz Nurullah Naci Kalkancı, bazı kurumların “öğrenilmiş çaresizlikle” yakacağı kırmızı ışığı yeşile, en azından sarıya çevirmeyi başarırsa “Bismillah” denmiş olur. Aksi halde şimdiye kadar olduğu gibi yine dövünür, sosyal medyada bol bol yazar, sonunda da kös kös oturup bir güzel “Elhamdülillah” çekeriz!
Nemrut demişken, önemli bir konuya daha parmak basmak gerekiyor. Adıyaman’daki Nemrut Dağı’nın, Hazreti İbrahim Peygamberi ateşe atan Nemrut’la bir ilgisinin bulunmadığı, ayrı tarihlerde yaşadığı halde bu gerçek kamuoyuna devlet organlarınca yeterince duyurulmuyor. Oysa özellikle bir inanç merkezi haline gelen Menzil köyünün mütedeyyin ziyaretçilerinin bile görebileceği şekilde hazırlanacak yol tabelalarında, Nemrut Dağı’nın, Hazreti İbrahim Efendimizle bir ilgisinin olmadığı, Sahabe Safvan Bin Muattal’ın Kâhta yoluna yakınlığının 12 km. olduğu açıklansa inanç turizmi ile kültür ve doğa turizmi arasında köprü kurulmuş olur. Hem, Nemrut heykelcikleri hediye edilen il dışındaki bazı dostlarımızın bilgi eksikliğinden dolayı sanki “put” görmüşler gibi soğuk bakışlarının değişmesine de katkı sunulmuş olur. Örneğin, il dışından gelen konuklara Cendere Köprüsü maketi hediye eden Adıyaman Üniversitesinin Nemrut Heykelcikleri hediye etmesinin önü de açılmış olur. Turizmden söz açılmışken Perre Kaya Mezarlarına yakın tarihi Roma Çeşmesinin kaybolmuş isim tabelasının tarihçesi ile birlikte yenisinin monte edilmesinin gerektiğini de ekleyelim.
Şimdi sıra, Valimiz Kalkancı’nın “Bismillah” demesinde, dedirtmesinde…