Zenginlikte ve cahillikte ünlenenler ve tarihin tozlu raflarında kaybolanlar her zaman olmuştur. Hele İslam gibi evrensel bir din mevzubahisse, her zaman düşmanları olmuştur, bundan sonra da şeytanla ve şeytanla arkadaş olanlar olacaktır. Belki bunlar ceset olarak ölebilirler ve bedensel olarak aramızda olmayabilirler; ama onun yolunun yolcusu olanlar, fikren, zikren hala aramızda yaşıyorlar.
Zalimliğin, cahilliğin, zenginliğin, inkârın ve inançsızlığın abidesi olan bu Nemrut’lar ve Ebu Cehil’ler; insanlar arasına nifak tohumlarının atılmasının sembolü olmuşlar ve tefrikanın yerleşmesine sebep oluşlardır. Uçanla, yürüyenler, hâsılı yaşayan her şeyle savaşacak kadar işi ileriye götürmüşlerdir.
Bugün de aramızda nifak, tefrika, dedikodu, karalama, engelleme yapan fikri Nemrut’lar ve Ebu Cehil’ler dolaşmaktadır.
İsimler değişmiş olsa da, uygulamalar farklı olsa da, sistematik olarak planlananlar ve hedeflenenler hep aynı olmuştur/olmaktadır.
Hem el pençe divan dururlar, arkasını döndüklerin ağza alınmayacak söylemlerde bulunurlar. Çamur atarlar, tutmazsa izi kalır kabilinden menfaat çatışmasına girerler.
İyiye/iyilere, güzele/güzellere, doğruya/doğrulara, menfaat endişesi olmayanlara karşı, Nemrut’lar ve Ebu Cehil’ler kuşağında olanlar ve bu yolunda ilerleyen bu tür insanlar hep saldırırlar, kudururlar.
Kanıksanmayacak derecede sayıları çok bu insanlardan farklı olansa, karşısındakiler huy ve karakteristik özellikleridir. Allah rızası için olmayan hiçbir iş sonuca ulaşmaz/ulaşamaz, Kurdukları tuzaklar hep ayaklarına, boğazlarına dolanmıştır ve dolacaktır..
Münafıklık alametleri taşıdıklarından/sergilediklerinden, Müslüman gibi görünerek, aslında küfrün, çirkefin karanlık bataklarında kaybolmuş, suyu bulandırmış keferelerdir.
Olmamış şeyleri olmuş/yapmış gibi göstererek, soyuna, sopuna, meşrebine, yalan, yanlış ithamlarda ve iftiralarda bulunarak; bir anlık sonu olmayan, hüsran olabilecek menfaatler elde etme çabası sergiliyorlar.
Hizmet ve emek sarf etmeden, toplumsal infiale sebep olarak, ayırımcılık, yaparak nifak tohumları saçarak, insanları yönlendirmeye, değiştirmeye, okumadan, anlamadan biat etmeye ve kara vermeye, kabullenmeye zorluyorlar.
Köhnemiş bir anlayışla, şeytana borazanlık ve tarafgirlik yaparak, hareket ediyorlar ve tabi ki az da olsa rağbet görüyorlar.
Bu tür akımların, düşüncelerin ve hareketlerin gölgesinde, zor da olsa ( geç olabilir ama asla güç olmaz/olamaz) birlik ve beraberlik sağlanacak, şeytanın temsilcilerinin kurdukları bütün tuzaklar ayaklarına dolanacaktır. Bugüne kadar çok defalar, denemeler yapıldı; ama her defasında hüsrana uğradılar, her defasında gerisin geri kabuklarına çekilmek zorunda kaldılar.
Sadece görüntüden/gösterişten öteye gidemeyen, bu canhıraş çabalar, tarihin tozlu rafları arasında karanlığa mahkûm olarak kaldılar, bir türlü gerekli desteği bulamadılar.
Bir türlü samimi ve dürüst oldukları ispatlayamadıklarından, söylenenler hep sözde kaldı, havada kaldı. Söylemler farklı, pratikte icraatlar farklı olunca; hep bir çelişki doğdu. Güven mefhumunun olmadığı kaygan meydanda, hep ayakları kaydı, mevcut Nemrut’lar ve Ebu Cehil’ler türü fikri ve zikri dedikodu olmaktan öteye gidemeyen nifak tohumları hep dışlandı, rağbet görmedi, her tür olumsuz engelleme ve yönlendirmelere pirim verilmedi.
Toplum mevcut iç dinamikleri ve inançsal hassasiyetleri, bu birlik ve beraberlik ruhunun kazanılmasında çok büyük bir rol olmaktadır.
Belki Nemrut’lar ve Ebu Cehil’ler hala ölmedi ve aramızda yaşıyorlar. Her an, yanı başımızda, karşımızda bulunan Nemrut’lar ve Ebu Cehil’lerin torunları asla şeytanın avukatlığını yaparak, istediklerini yerine getiremeyeceklerdir. Bu konuda içleri rahat olsun, başka yerlere, yollara yönelmesinler. Bu sofradan ekmek çıkmaz onlara!
Kerim BAYDAK
kbaydak61-artan@hotmail.com