Dünya her gün büyüyen, ama aslında her geçen gün küçülen bir köy haline gelmeye başladı. Hal böyle olunca, artık her şey güç gösterisi halini alan rekabet ortamına dönüştü.

Rekabet, ama her şeyde rekabet!..

Kimi zaman kontrolsüz güç halinde olabilen; tatlı, acımasız, vicdansız, merhametsiz, insanların yaşamını ve yaşam kalitesini hiçe sayan küresel bir rekabet!..

Eskiye dayanan, eskiyi anımsatan, örf, adet, dini ve ahlaki hassasiyetleri bertaraf eden;  ülke, firma, hatta kişisel varsayımların etkinliğiyle sürekli farklılaşan, sürekli yeni arayışlar içerisinde olan, sürekli öne geçme hevesinde olan;, farklı, değişken, hatta aykırı özellikler arz eden; zaman, mekân, ürün hengâmesi içerisinde her geç gün, farklı ürün üretme derdinde olan bir rekabet ortamı doğdu, bütün dünyada.

Becerebilenin ayakta kaldığı, sürekli ilerleme aşamaları kaydettiği, beceremeyenin ise her geçen gün döküldüğü, eridiği, yok olduğu bir rekabet arenası oluştu.

Zamane mühendisliğiyle tasarım, çeşitlilik, model, kalite ve standart sorunu yaşamayan, sipariş ve âdet sorunu sıkıntısı çekmeyen firmalar, cicili, şaşalı ambalajlarla insanların gözüne ve midesine hitap etmeyi başarıyorlar.

Devletler, bazı devletlerin mevcut kaynaklarını sahiplenmek adına, her türlü rekabet ortamında alaşağı etmeye çalışıyorlar.

İnsanlar, helal-haram, zararlı-faydalı, iyi-kötü ayırımı yapmadan, “ nasıl zengin olabilirim, kısa yoldan nasıl köşeyi dönebilirim?” hesabını yapıyorlar.

Tarım, ekonomi, endüstri, siyaset, politika, yönetim, enerji, yiyecek, içecek, giyim… hiç fark etmiyor. Aklınıza gelebilecek her alanda inanılmaz bir rekabet var.

Üretim ve tasarım anlamında sıkıntı yaşamayanlar, asla maddi sıkıntılar yaşamıyor. İnsanlarda verdikleri zararlar da işin cabası…

Kimileri kazanıyor, kimileri kaybediyor, kimileri eziyor, kimileri eziliyor. Her halükarda kazananlar yine de büyük oyuncular. Küçülmeye gidenler, riski yüklenince zamanla kayboluyor. Rekabetin kızışmasıyla meydandan kaybolanlar, etrafında ve yakınında ne varsa hepsini beraberinde götürüyor, yok ediyor. Kaybedenin zararı ve kaybı sadece kendine olmuyor. Aynı zamanda yakınlarına, çevresine, milletine ve devletine de zarar veriyor. Rekabetin iyi yanlarının olabildiği gibi, küçük yatırımcılar için âdeta darağacında ipi çekilen idam mahkûmu duruma düşüyor,

Rekabet ortamında zorlanan küçük yatırımcıya bir takım yeni maliyet yükleyici ihtiyaçların getirilmesiyle, sürekli kan kaybetmeye başlıyor. Firmalara muhasebecisi, doktor,  bilgisayarcı, sosyal güvenlikçi, iş güvenliği danışmanı, avukat, özel güvenlikçi gibi maliyet unsurlarının altında ezilmektedir. Esnaf ve sanatkâr can çekişir duruma gelmektedir. Atölyesi olan ustaların durumu ise daha çetin durumdadır. Zaten usta denen kimse de kalmadı. Fabrikasyon ürün üretimi, ayakkabı, mobilyacı, terzi, gibi onlarca esnaf ve sanatkârların olduğu meslek grupları, yenilerek yok oldular.

Belki kalite ve çeşitlilik adına rekabet ortamı olacaktır, ama onlarca meslek grubunun yok olmasına sebep olan bu duruma da bir çare bulunması gerekir.

En büyük gücün para olması hesabıyla,  parası olanın ayakta kaldığı, belki de haksız rekabet ve rekabet ortamından dolayı gittikçe zenginleşmekte, toplumun alt-üst katmanları arasında telâfisi çok zor problemler ortaya çıkmaktadır. Dünya, her konudaki bu rekabet ortamında bazı hassasiyetler dikkate alınarak çözümler üretilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, toplumsal farklılıkların oluşmasıyla, dünya muhtemel sona doğru hızlı adımlarla gidiyor olacaktır.

İnsan sormadan edemiyor,

 

Kerim BAYDAK

[email protected]