Yeni bir yılın (2016) içerisindeyiz. Bugüne kadar iyi, kötü ömrümüz geçti. Kan, gözyaşı, zulüm, işkence, savaş, yakım, yıkımların… gölgesinde geçen bir yılı daha geride bıraktık. Kabir hayatına her geçen an, biraz daha yaklaşıyoruz. Ne kadar daha yaşayacağımız meçhul. Her an sevdiklerimizi, çoluk çocuğumuzu, arkadaşlarımızı, dostlarımızı bırakıp gitmeye adayız.
Her geçen yıl gibi, bu yılın da ilk sabahından başlamak üzere, takvim yapraklarını bir bir kopartmaya başlayacağız ve devam edeceğiz. Peki, hiç düşündünüz mü, görevimiz, yapmamız gerekenler, sorumluluğumuz sadece bu mu, bu kadar mı yani?
Onca geçen gün ve yıllar var ki, ne kadar olanlardan, yaptıklarımızdan ve söylediklerimizden ders aldık, nasıl bir sorgulama içerisine girdik acaba?
Geçen ömrümüzün ne kadar muhasebesini yaptık acaba?
Hatalarımızı, kusurlarımızı tespit ettik mi, bunları bir daha yapamamak üzere azmen ve cezmen karar kılabildik mi?
İşlediğimiz günahlardan, ne kadar rücu edebildik?
Hristiyanlar, Noellerini istedikleri gibi kutlayabilirler.
İstedikleri kadar sarhoş edici her şeyi kullanabilirler.
İstedikleri her türlü çılgınlığı yapabilirler, bizi ilgilendirmez.
Onların bu tutumunu yadırgamamak gerekir ve herkes mensup olduğu inancı gereği yaşar ve ölür. Bu onların sorunu, Noellerini kutlayabilirler, mukaddes gördüğü değerlerle, gönüllerince eğlenmeleri gayet normaldir. Önemli olan, onların bu derece kendi dinlerinin ve inançların gereği yaptıklarına, kutladıklarına, Müslümanların iştirak etmemesidir
Oysa şimdi Müslümanlar, onlar gibi davranıp, su gibi içkiler tüketiyorlar.
Onlar gibi davranıp, sayısız Çam ağacına kıyıyorlar.
Onlar gibi davranıp, ne giyerlerse giymeye başlıyorlar.
Onlar gibi davranıp, her şeylerini taklit etmeye başlıyorlar.
Eminim yılbaşı gecesi, sabahları kadar Noel programlı televizyon kanallarına mahkûm oldular.
Kimileri, Avrupai kafelerden ve eğlence merkezlerinden ayırılıp, eve gidemeyecek kadar sarhoş olmaya başladılar.
Kimileri, o gece açık kutlama alanlarında, Noel kutlamaları adı altında, sayısız, rezilce manzaraların ortaya çıkmasına sebep oldular.
Kimileri, kendi öz değerlerinden oluşan müziklerini unutarak, ne olduğu, ne söylendiği anlaşılmayan müzikleri dinleyerek, kendinden geçtiler.
Kimileri, yaptıkları nedeniyle belki hastanelerde, belki karakollarda, belki hapsi boyladı, belki de mezarlarda kendine yer ayırdılar.
Kimileri, güya “Noel baba hediye getirecek” diyerek çocuklarını saatlerce beklettiler
Kimileri, yabancılaşma merakı yüzünden, kendi örf, adet ve geleneklerini yerle yeksan ettiler.
Anlaşılan o gece, Allah Resulü (sav) “Kim bir kavme benzemeye çalışırsa o da onlardandır " Hadis-i Şerifini bir kenara iterek, haram olan yılbaşı kutlamasına iştirak ettiler.
Müslüman, İslam’ı kültür ve değerlerine ve geleneklerine sahip çıkmalıdır.
Gayrimüslim adetlerine uyarak, yılbaşı kutlamanın imanî açıdan son derece tehlikeli bir durum olduğu ortadayken; yılbaşı kutlamak büyük bir vebale ve günaha sebep olmaktadır.
Müslüman, Yılbaşı gecesi çam kesip, ormanları yok etmek, içki- kumar-fuhuş gibi bir Müslümana yakışmayacak hal ve tavırlar içerisine giremez.
Müslüman, illa ki bir kutlama yapacaksa, işte Miladi yılın başlangıcı 1 Ocak, aynı zamanda Mekke’nin Fethi’nin yıldönümüdür. Gönül rahatlığıyla, onun kutlamasını yapabilir.
Unutmayalım ki bir milletin örf ve âdetleriyle beraber erimesi ve yok olması, o millet için; daha büyük bir zarar, yıkım, kıyım, yangın, bitiş, tükeniş, yok olma gibi, korkunç olan başka hiçbir tehlike olamaz.
Kerim BAYDAK
kbaydak61-artan@hotmail.com