Öğrencilerin okul seçme hakkı yok!

Abone Ol

 Demokratik adımların en önemli getirisinin vatandaşın ‘seçme hakkı’ olduğuna inanıyorum. Bu hak, her alanda yavaş yavaş da olsa kazanılırken, okul seçmede aksi oldu, tümden geriye gitti.

Artık insanlar doktor seçme hakkı kazandı.
Öncesinde hastane bile seçebiliyor. 
Hiçbir kısıtlama olmadan, özel-resmi hastanelerden dilediğine gidebiliyor, dilediği poliklinikte ve dilediği doktora muayene ve tedavi olabiliyor.
İnsanlar artık, kamu kurumlarında kendisine sunulan seçeneklerden birisini tercih etme hakkına sahip oluyor.
İşini seçebiliyorsun, eşini seçebiliyorsun, ilini seçebiliyorsun, köyünü bile seçebiliyorsun.
Hatta ‘anadilimde olsun’ dersen, yaşadığın yerin adını değişme hakkın bile var; yeter ki prosedürü takip et, çoğunluğu sağla…
Müziğini seçebiliyorsun, okuduğun gazeteyi, aldığın dergiyi, müptelası olacağın kitapları ve yazarları…
Gideceğin yolu, takip edeceğin hayali bile seçebiliyorsun…
Peşinde koşacağın düşlerin oluyor, sınır tanımayan hayallerle yarına hazırlanman öğütleniyor.
Sanat dalını seçebiliyorsun; hangi sanata yatkınsan, o konuda eğitim alma şansın var.
Ders seçme hakkın da var.
Yabancı dil ağırlıklı okuyabiliyorsun, edebiyat veya sosyal alanda eğitim almak istiyorsan bunlara yönelik tercihlerin de dikkate alınıyor.
İmam Hatip tercihin de var, sanat dalında eğitim almak istersen, ‘çırak’ ve ‘kalfalığı’ göze alarak Endüstri Meslek Liselerinde dilediğin branşı seçebiliyorsun.
Üniversiteye gideceksen ve yeterli puanı kazanamayınca ‘üniversite bitirmiş olayım’ diyerek, Açık Öğretim bölümlerinden dilediğine gitme şansına sahipsin.
Ama dilediğin liseyi seçemiyorsun.
Hangi okulda okumak istediğine karar veremiyorsun. Buna ailen de, öğretmenlerin de, idarecilerin de karar veremiyor…
Anadolu Liselerini yaygınlaştırayım derken ‘sıradanlaştıran’ Milli Eğitim Bakanlığı, ‘Düz Lise’ bırakmadı. Öğretmen Lisesi yok, Fen Lisesi yok…
Lise tercihi için sınava giren öğrenciler, aldıkları puana göre ‘Milli Eğitimin belirlediği’ liseye gidebiliyorlar.
Bunun başka alternatifi yok.
Sınav olmadan herhangi bir lise okuma imkânı yok.
Beğenmediğin okulu değiştirme hakkın yok.
Hatta beğenmediğin sınıfı değiştirme hakkın bile çok ama çok zor…
Sıradan hale gelen, düz lise mantığından öteye gitmeyen yapısına, verdiği eğitime, idarecinin ufkuna, öğretmenin meslek aşkına güvenmen gerek.
Okulda problemin olduğunda, ne öğrenci, ne öğretmen, ne idareci ne de veli, ‘çocuğumun hayatını kurtarayım’ diyerek, ‘bir başka okula nakil’ hakkı yok.
Elbette var…
Nakil başvurusu yaparsın, beklersin ha beklersin…
Her Cuma günü, ‘aynı puandan aşağı olmamak’ kaydıyla bir okula naklinin onanmasını beklersin.
Seni kimse dinlemez…
Senle konuşan, derdini soran, ailesinin çekincelerini dinleyen olmaz.
Duygusu olmayan, herhangi bir derdi bulunmayan ve insani bir yönü olmayan bilgisayarlar, sizin geleceğinizi belirlemeye kalkar.
Belki ilk bakışta adaletli bir sistem gibi gözüküyor; puanına göre ve taliplilerin sayısına göre nakil şansınız var.
Ama ‘puansız’ bir okul yok.
Düz lise yok.
Üstelik de sürekli artan okul puanlarına, eski puanınla yetişmek zorundasın.
Böylesine saçma sapan bir eğitim sistemi bir başka ülkede var mı biliyorum.
Her alanda insanların seçme hakkını tesise çalışan bir hükümet için, Milli Eğitimin attığı her adım, çağın gerisinde ve sürekli değişmesiyle, rayına bir türlü oturmamasıyla hak gasp eden konumunda…
Her yıl değişen, sürekli ‘deneme tahtası’ olan sistem, öğrencileri geleceğe hazırlamıyor, aksine geçmişten bugüne getirmiyor bile…
Okul seçme hakkı, öğrencilerin olmazsa olmazı olmalıdır.
Öğrenci hangi alana yatkınsa, gönlünden ne geçiyorsa, gelecekte ne olmak istiyorsa o alana yönlendirilmesi, sadece puanlamaya bırakılmamalı.
Bazen, ‘sadece lise okumak istiyorum’ diyene de yol açılmalı.
Resim, müzik veya spor dalında başarılı olan öğrenciler için ‘sadece bir şansın vardı, kaybettin’ dememeliler.
Liseyi, üniversiteyle eş tutup ama ilkokul seviyesinde bir eğitim anlayışına sahip olmak, kabul edilebilir bir sistem değildir.
Aslında Nabi Avcı’nın Milli Eğitim Bakanlığına gelmesi, çoğu kimse gibi beni de umutlandırmıştı. 
İdareci performanslarının ‘adam kayırmaya’ dönmesi ve öğrencilerin okul seçme hakkının elinden alınması, bütün ümitlerimi suya düşürdü.
Şunu samimiyetimle söyleyebilirim, AK Parti hükümetinin, 12 yıl boyunca her alanda yakaladığı başarı, ne yazık ki Milli Eğitimde sadece kitap ve teknolojiyle sınırlı kaldı. 
Ne eğitimin kalitesi, ne öğrencilere tanınan hak değişmedi, hatta gerisin geriye gittikçe gidiyor…

Tweetimden seçmeler
“Dilim yandı” tabiri bir benzetmedir. Genellikle “bu defa akıllandım, ders aldım” diye kullanılır. Dili gerçekten yanan, bunu daha iyi anlar!