Dünyadaki bütün insanların aynı hikayeye konu olacağını kim bilebilirdi ki? Yer, zaman, kültür, din, dil, ırk, cinsiyet, genç, yaşlı, çocuk... hiç fark etmedi. Bu hikayede herkes aynı kurgunun karakterleriydi.
Tabi bu hikayede de diğer bütün hikayelerde olduğu gibi, hiçbir kötülükten zarar görmeyen padişahlar, onlarla saraylarda yaşayanlar ve saray dışında yaşayan her türlü kötülüğü yaşamaya reva görülen insanlar vardı. Bir gün kimsenin tanımadığı çok kötü ve karanlık bir güç, halkın ortasına geldi ve içindeki bütün kötü karanlığı kustu. Amacı karanlık kötülüğü herkese bulaştırmaktı. Bu şekilde karanlığıyla dünyaya hükmedecektir.Nihayet amacına da ulaşıyordu.
Gece gündüz demeden karanlık insanlar arasında dağılıyordu. Tıpkı çok kötü gücün istediği gibi yavaş yavaş her yeri sarıyordu. Bir tek kötü gücün kendisi ve saraylar etkilenmiyordu, çünkü onlar zaten çok kötüydü. Artık insanlar dünyayı etkisi altına alan karanlık yüzünden en yakınını dahi göremeyecek hale geliyor. Karanlığı ona bulaştırmaktan veya ondan kapmaktan korkuyordu.
Dünyayı etkisi altına alan bu karanlık yavaş yavaş insanların boğulmasına neden oluyordu. Herkes sırayla bu dünyadan göçüp gidiyor. Önceleri herkes gidene tek tek ağlıyor, üzülüyor, yas tutuyordu . Fakat bir süre sonra gidenlere ağlayacak kimse de kalmıyor. Kalanlar, canının derdine düşüyor veya en sevdiklerim gitmiş madem, benim yaşamamın ne önemi var ki, diyerek karanlık köşesinde ölümü bekliyordu.
Öyle ya "umut" denen bir kavram vardı. Kalanlar kendilerini bu korkunç ve bulaşıcı karanlıktan kurtaracak iyi bir kahramanın da olabileceği ihtimalini düşünüp bu umuda tutunmak istiyordu. Bunun için de kalan herkes ilk kez ortak bir dua için el açıp kendi manevi gücüne, yaratıcısına dua ediyordu. İlk kez herkes aynı anda ve aynı duada, başka hangi güç bu kadar farklı insanı aynı umuda olan İnançla, aynı duaya el açtırabilirdi ki karanlık kötü güçten başka.
İnsanlık kendi hikayesinin mutsuz sonunu durmuş izliyordu çaresizce, acı içinde. Yer yüzünün, yer altının, güneşin doğduğu ve battığı yönlerin sonsuz karanlığa gömüldüğü bu hikayede insanlık, hikayelerin her zaman mutlu sonla bitmediğini de öğrenerek izliyordu.
Gökten üç taş düşüyordu, biri hikayeyi yaşayanların başına, biri hikayeyi yazanın başına, biri de hikayeyi okuyanın başına. Fakat, yazık ki bu taşlar kimsenin aklını başına getiremiyordu.
Nazan Taştan Yapıcı