Yaslı gittim şen geldim
Aç koynunu ben geldim
Bana bir yudum su ver
Çok uzak yerden geldim
Bu sabah yürüyüşte bu dizeler dökülüverdi dudaklarımdan. Durup dinledim çağrıştırdıklarını. Kolay çıkmıyor artık şarkı sözleri içimden. Bir suskunluk ki… Sormayın gitsin.
Ürkütmek istemedim bu yüzden telaşsız baktım içime. Evet, yastayım. Şen olmaya da hazır bir yanımla temastayım. Oh ne güzel! Umut var demek ki.
Sonra mezarlık yoluna yaklaştıkça yine bir hüzün. Bilir misin, okula, yolculuğa ya da askere uğurlamak gibi bir şey değilmiş bu. Öyle sanıyorsun galiba ilk şoku yaşarken. Acayip bir şey. Orada mezarının başında dururken görüyorum kendimi. Ne kadar soğukkanlı, pür dikkat oğlumun üzerine atılan kürek kürek toprakları izliyorum. Hani yolcu ederken için kıyılır, bir an önce otobüs hareket etsin diye can atarsın ya. Hemen hemen onun gibi bir telaş. Sanki belli bir süre sonra çıkıp gelecekmiş gibi.
Hele bir de adım başı her motor ve araba kullananlarda ondan bir parça izlemek, dayanılır gibi değil. Gidip sarılasım geliyor bazen o, olmadığını bilsemde. Hadi dilime dolanan diğer parçanın sözleriyle yazıyı noktalayalım.
Aramızda karlı dağlar
Hasretin bağrımda kışlar
Başa geldi olmaz işler
Yokluğundan soldu gönlüm