Başta siyaset olmak üzere, çeşitli alanlarda vaktiyle önemli bir yer edinen, Türk siyaset tarihine damgasını vuran, Milli Görüş davasının manevi lideri Merhum Necmeddin Erbakan Hoca, hep şunu söylerdi: “Önce ahlak ve maneviyat.”
Çünkü O bilge lider biliyordu ki, ahlak ve maneviyat gibi önemli değerlerin olmadığı bir toplumda yolsuzluk modalaşır, fuhuş yaygınlaşır, cinayet olağanlaşır, hırsızlık kol gezer, terör tavan yapar, edep ve hayâ sözde kalır. Hâsılı kelam her ortamda türlü olumsuzluklar bir bir zuhur eder.
Önceki gün Adıyaman Üniversitesi’nde kurulan stantları gezen AK Parti Adıyaman İl Başkanı Mehmet Dağtekin de benzer konuya vurgu yapmış:
Öğrencilerle sohbet eden Başkan Dağtekin, “maneviyatınızı güçlendirin” demiş. Bu manada Dağtekin’e katılmamak mümkün değil:
Birkaç gün önce yerel gazetelerimiz, Adıyaman’da emniyet mensuplarının fuhuş operasyonu yaptığını, olayla ilgili çok sayıda kişiyi gözaltına aldığını yazdı.
Şehrimizde sık sık intihar olayları gündeme geliyor, cinayet vakaları almış başını gidiyor, hırsızlık olayları desen keza öyle…
Ülke gündemine bakıyoruz; karı-koca şiddeti toplumsal alanlarda bile yaşanıyor, terör estirenlerin haddi hesabı yok, yolsuzluk ve yüz kızartıcı gibi menfilikler gündemin başköşesinde yer ediniyor.
Edep ve hayâ ise mumla aranır hale gelmiş. Edep ve hayâ derken, sadece bayanlar akla gelmesin sakın.
Çünkü bu iki kavramın konuşulduğu her ortamda, nedense gözler bayanlara çevriliyor. Oysa edep ve hayâ hem erkek için hem kadın için geçerlidir. Bunu özellikle belirtmek isterim.
Yukarıda altını çizmiş olduğum olumsuzlukların tamamı içinde bulunmuş olduğumuz toplumun kangrenleşen yarası haline gelmiş durumda.
Bu yara, cumhuriyetin kuruluş yıllarında Haim Nahum tarafından bizlere bilinçli olarak dayatılan bir Batı doktrinidir.
Dış mihraklarca toplumumuza enjekte edilen özümüze yabancılaşma hinliğidir. Olmazsa olmaz değerlerimizi erozyona uğratma girişimidir.
Söz konusu odaklar emellerine de kavuşmuş oldular: Kültürümüzün ve inancımızın cevaz vermediği ne denli menfi söylem ve eylem varsa hepsi günümüzde mevcut.
Yeniden özümüze dönmek istiyorsak, bir sonraki neslimizin istikbalini kurtarmak istiyorsak ivedilikle eğitim-öğretim alanında ahlak ve maneviyata ağırlık vermeliyiz.
Aksi halde gün geçtikçe kendimizle, özümüzle, inancımızla, kültürümüzle yabancılaşmaya son sürat devam ederiz.
Selam, sevgi ve gönül dolusu muhabbetlerimle…
Bilal KARADAĞ