Bir esnafın işyerinde oturuyorum.

Sohbet eşliğinde çay içiyoruz.

İlginç ve bir o kadar da üzgün bir olayın tezahür edişine şahitlik ediyorum.

Anlatıp anlatmamakta kararsız kalıyorum.

Doğru mudur, uygun olur mu diye tereddüt yaşıyorum.

Belki ders alınır babından anlatmaya karar verdim.

Hava biraz soğuk.

İçeriye hızla genç bir çocuk giriyor

Tahminen 14-15 yaşlarında.

Üstü başı yırtık ve kirli.

Soğukta dolaşmaya uygun bir giyiniş tarzı değil anlayacağınız.

Gariban, belli ki fakir bir aile yetişmiş; ama terbiyeli bir aile çocuğu.

Ezilip büzülüyor.

Çekingen ve ürkek bir tavırla; “amca tuvaletinize gidebilir miyim?” diyor.

İşyeri sahibi, şöyle bir çocuğu baştan aşağı süzüyor.

“Hadi yürü git lan, burası umumi tuvalet mi, bıktım bu tuvalete gelenlerden, nedir bu ya, tuvalet bekçisi gibiyiz!” diyor.

“Amca çok sıkıştım ya! N’olur bırak gireyim?”

Kızgın işyeri sahibi, bağırarak çocuğu kovuyor.

Kızıyorum, ama bir şey de diyemiyorum.

Sonuçta biz de orada misafiriz.

Çocuk geri dönüyor, kapı çıkarken, idrar yapma konusunda, çok sıkıştığı her halinden belli oluyordu.

O çıkarken, ben de telefon bahanesiyle arkasından çıktım.

İşyeri umumi tuvalete uzaktı.

Kavuşması çok zordu.

Çocuk çaresizce bir köşede oturdu.

Belli ki altına kaçırıyordu.

Ağlıyordu, ama belli etmemeye çalışıyordu.

Pantolonunu ıslatmıştı, hem utanıyordu, hem üzülüyordu.

Yanına vardım, beni tanıdı, ayağa kalktı, ıslak pantolonunu göstermemeye çalışıyordu.

“Tuvalete kavuşamadın mı?”

“Hayır, amca, hem kavuşsam, param da yok, bırakmazlar”

Bu daha da kötü ve zor bir durumdu.

Hem sıkışmış, hem tuvalete gidemiyor, gitse bile parası yok, bu zaman da inanılacak gibi değil; ama maalesef var, hem de canlı örneği karşımdaydı.

Bir an ne yapacağımı düşündüm.

Kızgındım, gidip işyeri sahibine çatmak istiyordum; ama şu an çocuğun durumu daha öncelikliydi.

Nerede oturuyorsun?” dedim.

“…mahallesinde oturuyoruz” dedi.

Orayı biliyorum,

Şehrin alt kısmında,Varoşlar diye tabir edilen, kenar bir mahalleydi

Hayli kalabalık, fakir ve garibanların oturduğu bir yerdi.

İşyeri sahibine çatma işini sonraya erteleyerek, bir şeyler yapmak gerekiyordu.

… Devam edecek

Kerim BAYDAK

[email protected]