Geçen gün bir arkadaşımla konuşuyorduk. O da benim gibi yalnız yaşıyor. Dedi ki; “ Dışarısı soğuktur gece, üşürsün. Lütfen yanına hırkanı al! “ diyen bir sesi çok özledim yaşamımda. İçim sızladı. Yıllar var ben de o sese, o soluğa hasretim.
Biliyorum, yaşamayana bu pek de özlenecek bir şey gibi gelmeyebilir. Hatta özel yaşama müdahale olarak bile algılanabilir. Nasıl da kıyamet koparırız; duymak istemediğimiz şeylerin, duymak istemediğimiz anlarda söylenmesi karşısında. Sonra da böyle hasret kalırız bir sese, bir soluğa.
Açıkçası bir türlü tek başına yaşamaktan hoşlanmadım gitti. Fakat nedir bu takılıp kaldığım nokta, inanın bilmiyorum. Yalnız bazen temas ettiğim duygu, korku. Bunu farkındayım. Çok korkuyorum kırmaktan, kırılmaktan. Sevmek bana çok riskli geliyor. Hep içimden bir ses beni sabote ediyor; “ Nasıl olsa bitecek, hiç boşuna umutlanıp durma. “dediği zaman bu sese kulak vermemezlik edemiyorum.
Neyse, konuyu iyice derinleştirip karamsarlık yaratmayalım. İhtiyacım olan, yalnızca bugün için bir ses. Öyleyse, benim yazımı okuyan sen ( samimi olmak adına “sen “ diye hitap ediyorum) bana bir ses verir misin? Efendim?
Öyleyse bu ses oğlumla ilgili olsun lütfen. Oğlum ilkokula giderken babasına birgün demiş ki;” Ben âşık oldum.” Ne hissediyorsun, diye sormuş babası. “ Hep onunla oynamak istiyorum. “demiş oğlum da. “Öyleyse git oyna.” Deyince babası:
-Diğerleri bırakmıyorlar ki…
Demiş. Ben de yasımı hep ondan konuşarak yaşamak istiyorum. Fakat bırakmıyorlar ki…
“Canım oğlum, oraları nasıldır, bilmiyorum. Fakat lütfen ceketini giy, üşütürsün!