Sahi, Biz Kimiz, Neyiz?

Abone Ol

İnsanlar bir tuhaf olmaya başladı. Kimliksiz, kişiliksiz, ruhsuz ve amiyane yaşamak için her yola başvuruyor. Hâlbuki insanın yaşayış ve bu dünyaya geliş amacı bu değildir, bu olmamalı. Birçok yerde, birçok konuda, hiçbir şey yokmuş gibi, umursamadan yaşaması, insanların başını çoğu zaman sıkıntıya sokuyor, başına belâlar açıyor, musibetlerle karşı karşıya bırakıyor.

Çoğu zaman, insan olarak çevremizde olan bitene kayıtsız kalıyoruz. Her şeye gözlerimizi kapatmışız, neler oluyor, bitiyor, hiç muhasebesini yapmıyoruz. Birtakım sesler geliyor, ama bir türlü anlayamıyoruz. Çığlıklar kulaklarımız parçalıyor, ama ne duyabiliyoruz, ne de duymak adına biraz çaba ve gayret sarf ediyoruz. Sayısız olay ve olanlarla karşı karşıya kalıyoruz, ağzımızı açıp, bir iki kelime konuşamıyoruz. Kayıtsızca, alakasızca, kalakalıyoruz ulu orta yerde, sadece istemsizce boş ve manasız gözlerle olanlara gülüyoruz. Bir özeleştiri içerisine girerek, kim olduğumuzun sorgulamasına girmiyoruz, giremiyoruz. Sahi biz neyiz acaba, hiç düşündük mü?

Aslında, insan olarak büyük bir çelişki içerisinde yaşamaya devam edip duruyoruz. Bir türlü ne/nasıl yapmamız, nasıl yaşamamız gerektiğine karar veremiyoruz.

Belirsiz ve anlamsız yaşantımızdan kurtulamıyoruz. Egoistlik, kibir, böbürlenme ve kendini üstün görme... günümüzün insanında, en çok bulunan özelliklerdir. Hepimizin mustarip olduğu ve sürekli yanlışlığını dile getirdiği bu özellikler, ne yazık ki hepimizde bulunmaktadır. Bir türlü kendimizi hastalık derecesinde, uyuşturucu şeklindeki olan ve müptelası olduğumuz bu riyakârlıklardan soyutlanmak adına, hiçbir şey yapmıyoruz, yapamıyoruz.

Ey insanoğlu, ey Peygamber ümmeti, ey İslâm dininin mensubu; artık silkelen, kendine gel, gözlerini aç ve aslına rücu et, öz beliğine geri dön, geç olmadan, iş işten geçmeden!

Hiç düşünmez misin, neydin, ne oldun, nereden geldin, nereye gideceksin?

Yetmez mi artık? Uyanmalısın, kendine gelip, özüne dönmelisin!

Hep ucuz, kalitesiz, manasız oyunlar oynamak, mevcut oyunların birer parçası olmak zorunda mıyız?

Hep oynanan oyunlar içinde, figüranlar biz olmak zorunda mıyız?

Biz hiç başrol alamayacak mıyız?

Öyle ise, ben artık oynamıyorum!

Varsın oyununuz, başınızı, bağrınızı yesin!

Oyunlarda oynadığımızı düşündüğümüz birçok oyunu hep başkaları için oynuyoruz, hep onları memnun etmek için uğraşıyoruz. Bazı kendini bilmezler rahat etsin diye, çabalayıp durduğumuz, kişiliğimizden ödünler verip, bazı şeylerden feragat ettiğimiz kadar, kendimiz için çalışsaydık, anlasaydık; hiç bir problem ve sıkıntı olmazdı. Öncelikle en çok ve en başta biz rahat ederdik.

Bu da yetmez mi?

Popülist düşünceler ve oportünist yaklaşımlarla hiçbir yere varılamayacağını herkes bilmeli ve ona göre realist ve idealist bir yol çizmeli kendine.

Aksi durumda, ortam kaos ve sonu hüsran olur.

Aksi takdirde insanlar beyinleri kiralanmış olarak, özünden uzaklaşarak, kimliksiz, kişiliksiz, ruhsuz ve amiyane yaşamak zorunda kalacaklardır.

Sahi, biz kimiz, neyiz, düşünün, düşünün?

Kerim Baydak

kbaydak61-artan@hotmail.com