İlişkilerin lâçkalaştığı bir zamanda yaşıyoruz.
Kim, kiminle, nerede, nasıl birlikte inanın akıl ermiyor.
Hepsi böyle mi?..
Elbette hayır.
Belki olanlar sadece istisnadır da denilebilir.
Ancak ne yazık ki azınlığın çoğunluğu tahakkümü altına aldığı günümüzde, çarpık ve çetrefilli ilişkiler almış başını gidiyor.
“İki gönül bir olunca samanlık seyran olur” gibisinden arkasına sığındıkları bahanelerle, modernizim uğruna olmadık kepazelikler yapılmaktadır.
İki gönülün birliğinden seyranlık değil, çirkeflik ortaya çıkmaktadır.
“Biz birbirimizi seversek gerisi vız gelir” gibi söylemler geçerliliğini yitirdi sanırım.
Herşey maddi menfaata döküldü.
İlişkilerin bir ömür boyu, mezara kadar devam etmesi zorlaştı.
Hiç kimse bir ömür beraberliğini devam ettirememektedir.
Bir şekilde kesintiye uğramakta.
Tabi sonuç ayrılık, sonuç vahim.
Denirki, sevgiyi yorgan yapıp yıldızları seyrederiz. Ama nerede o zaman ve o mekân?
Nerede yıldızlar seyredilecek o ortam?
Herşeyde mecburi beraberlikler, sözde geleceklerini garantiye almak için, yalancı romantizm, sahte ve yapmacık mutluluk görüntüleri, en kötüsü de gençlerimize doğruymuş gibi empozeler...
Yazılı basın, görsel ve işitsel yaygın medya iletişim araçlarında her gün görmekteyiz ilişkilerin halini.
Vardıkları nihaî sonuç ortada.
Bilmem nereden, hangi marka kıyafetler...
Bilmem nereden edinilmiş haksız servetler...
İlla ki olmazsa olmazlarıdır hanımefendilerin, beyefendilerin...
Umurlarında değil ki değirmenin suyunun nereden geldiği.
Gelsin de nereden gelirse gelsin.
Memleketimde ilişkilerin terazisindeki ibresi şaşmış ve şaşkın.
Bilmem ki nereye yönelecek?
Krizin henüz teğet geçemediği kapımızda bekleşiyor ekonomik felaketler, ruhi çöküntüler, önlenemez bunalımlar...
Alt ve üst çizgi arasındaki uçurum her geçen gün hızla artmaktadır.İnsanlar birbirine yabancı.
Kültür yozlaşması artmış ve kendi kendinden uzaklaşan, yabancılaşan bir gençlik son sürat ortaya çıkmaktadır..
İnsanlarda geçim derdi...
İnsanlarda çocuk derdi...
İnsanlarda seçim (parti seçimi değil) derdi...
Üstüne de, sabırsızlık, tahammülsüzlük, tutarsızlık eklenerek, ailedeki ilişkileri gerim gerim germektedir.
Bir süre sonra da kopmaktadır kızılca kıyamet.
Aile içerisindeki ekonumik özgürlükten kaynaklanan “aç ta değilim açıkta da değilim!” devri de artık kapanmak üzere memleketimde.
“İki cambaz bir ipte oynamıyor!” maalesef.
Taraflar âdeta ipte cambazlık yaparcasına, birbirlerini aşağıya indirmeye çalışıyorlar.
“Altta kalanın canı çıksın” misali, illa ki biri yere düşecek.
Başka yolu yok.
Şimdilerde; insanî lişkiler rezalet, sefalet, işkence içinde gibi...
Olmuyor ki böyle !!!
Olmuyor bilesiniz.
Umutla süslenmeyi,
Sevgiyle beslenmeyi,
Sabırla beklemeyi…
Öğrenemezsek eğer; halimiz nice olur.
Temeli sağlam olan bir geleceği nasıl kurabiliriz.
İlişkiler nasıl dertlerden, sıkıntılardan sürüklenip göçecek, düzlüğe çıkacak.
Mevsimler baharlar unutulup, ayazlara çekecek tüm hayatımızı belki donduracak.
Unutmayın böyle giderse yarınlarda umudun ışıkları sönecektir.
İlişkiler düzelmediği sürece, mutluluklar kapıdan, görünmeden gidebilir.