Etrafımızda gelişen olaylar ve siyasette giderek sertleşen üslup, doğal olarak "Biz nereye gidiyoruz?" sorusunu akıllara getiriyor.
Siyasetin dili neden bu kadar çirkinleşti?..
Siyaset, esasen toplumun ihtiyaçlarını karşılamak, sosyal, ekonomik ve kültürel gelişimini sağlamak için yapılır. Oysa siyasetin temel amacı, toplumun yaşam kalitesini artırmak, adaletin sağlanması, eşitlik ve özgürlük gibi temel hakların korunmasıdır. Bu nedenle siyaset, halkın refahı ve toplumun genel yararı doğrultusunda şekillenmesi gerekirken, bugün tamam tersi bir durumu yaşıyoruz.
Yokluk, yoksulluk ve adaletsizliğin giderek derinleştiğini görüyoruz. Fütursuz zamlar vatandaşın canını yakıyor. Yapılan zamlar, Kiraların yüksek olması, deprem bölgesinde mağduriyetin iki kat daha artmasına neden oluyor. Hâlâ deprem konutları teslim edilemedi.
Konuştuğum gençler, "Umudumuzu yitirdik," diyorlar. "Okusam da ne olacağım?" diyorlar!
Birde toplumu bir korku sarmış. Çünkü konuşan herkes bir bahaneyle gözaltına alınıyor. Seçilmişlerin bile bir güvencesi yok. Muhalefet eden herkes potansiyel suçlu olarak görülüyor.
Muhalefetin amacı nedir, hatırlatmak isterim. Muhalefet, iktidarın uygulamalarını denetlemek, eleştirmek ve gerektiğinde alternatif politikalar sunarak daha iyi bir yönetim sağlanmasına katkı sağlamaktır. Muhalefet, iktidarın yanlışlarını ve eksikliklerini halk adına dile getirerek, toplumu daha doğru ve adil bir şekilde yönlendirmeyi hedefler. Ayrıca, toplumsal sorunlara çözüm önerileri sunarak demokratik sistemin işlemesine katkıda bulunur. Muhalefetin susturulmaya çalışılması, demokrasiyle bağdaşır mı?
Kısaca, siyasetin amacı toplumun genel yararını gözetmek iken, muhalefet de bu hedefe ulaşmada denetim ve alternatif çözüm sunma rolünü üstlenir.
Hal böyleyken, seçilmişler bir bir gözaltına alınıyorken Abdullah Öcalan' nın PKK'ya silah bırakma çağrısı gündemin ya da siyasetin önemli konusu. Şunu önemle belirtmeliyim ki, adına Güneydoğu sorunu deyin, adına Kürt sorunu deyin adına ne derseniz deyin bu sorunun Meclis çatısı altında mutlaka çözülmesi gerektiğini her zaman vurguladım. 23 yıllık AKP iktidarı geçmiş yıllarda bu sorunu açılımlarla dile getirdi ama başaramadı. Şimdi samimi bir süreç olur mu dilerim olsun. Bu ülkede her vatandaş kendisini birinci sınıf vatandaş olarak görürse her sorunun üstesinden gelinir. Sık aralıklarla dile getirdiğim gibi biz gökkuşağının renkleriyiz diye. Demokrasi kültürünü birlikte büyütmeliyiz, kimse kimseyi ötelemeden, kutuplaştırmadan olmalıdır.
Geçtiğimiz günlerde Adıyaman Yenimahalle Cemevinde Cem töreni düzenlenirken kimliği belirsiz kişiler tarafından biber gazlı müdahale ile cem yarıda kesilmiş. Canlarımız tedirgin olmuştu. Türkiye'nin en kritik dönemlerinde Alevî canlarımız hedef olarak görülüyor. Yüzyıllardır bu topraklarda barış içinde yaşayan Alevi canlarımıza yapılan provakatif eylemleri tasvip etmiyoruz. Her gün biraz daha birlikteliğe beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz bir ortam mezhep çatışması çıkarmak bu topluma bu ülkeye çok şey kaybettirir. Alevi canlarımızın talepleri eşit yurttaşlık temelinde herkesin ibadetlerini özgürce yapabildiği bir süreci anayasal güvence ile teminat altına almaktır. Alevi canlarımıza bir kez daha geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Yetkilileri daha dikkatli olmaya devam ediyorum. Dilerim ülke siyaseti siyasi çelişkilerle değil şeffaf bir anlayışla toplumun tüm sorunlarını çözer.
Sesiyle, duruşuyla, yüreklere dokunan büyük sanatçıyı, Edip Akbayram’ı kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşıyoruz.
Tüm sevenlerinin ve sanat camiasının başı sağ olsun.