-Bu yazı, asla ve katta siyasi bir yazı değildir-
Anadolu’nun herhangi bir kentinde oturup, İstanbul seçimlerini izlemek garip olsa gerek. İşe siyasi açıdan bakarsanız, nerede olursanız olun İstanbul seçimleriyle ilgili olursunuz. Aksinde ise “hayalini bile kurmaktan korktuğunuz” hizmetlerin vaatler arasında nasıl da uçuşup kaybolduğunu görüp şaşırırsınız. Çünkü, İstanbul’da belediye başkan adaylarının sadece bir tek vaadi ya da projesi, Anadolu’nun orta ölçekli illerindeki belediyelerin bir yıllık bütçesinden daha fazladır. Hal böyle olunca, Anadolu’da şehrine ve insanına hizmet bekleyenlerin projelere bakıp bakıp yutkunmaması mümkün mü?
Aday veya parti ismi vermeden gelelim İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için aday olanların vaatlerine…
En önemli iki aday var. Bu adayları destekleyen seçmenler, partiler, örgütler, iç ve dış yapılanmalar da var.
Her iki adayın vaatleri de kuşkusuz insanların yaşamını kolaylaştırmaya dönük. Her bir vaat, kendi içinde önemli alt başlıkları ve uygulanma gerekçelerini barındırıyor. Bence her vaat, bütün bir ülkeye örnek olacak kadar önemli, dikkate değer, kayıt altına alınması gerekenlerdir.
Peki bu adaylar, bu vaatleri kimin parasıyla yapacak, tabii ki bizlerden aldıkları vergilerle. Yani bizim paramızla bize çalım satacaklar.
23 Haziran’dan sonra göreve hangisi gelirse gelsin, -az veya çok- içemediğimiz suya yine ücret ödeyeceğiz. Yine emlak ve çöp vergisi vereceğiz. Fiyatı değişse de ulaşım yine ücretli olacak.Parklardan yine bedava faydalanacağız. Yollarda bedava yürüyeceğiz, havayı bedava teneffüs edeceğiz veya kirli havayla bedava boğulacağız. Çöpümüz toplanacak ama çöpün vergisini vereceğiz. Kaldırımlar yapılacak, yollar tamamlanacak, ulaşım azalacak veya çoğalacak.
Hangi aday kazanırsa kazansın belediyeler etkinlik yapacak, etkinliklere de sadece “alkışlayanlar” katılacak, diğerlerinin haberi bile olmayacak. Spor alanlarına “seçkin” çocuklar, gençler, kadınlar veya yaşlılar gidebilecek. Ulaşabilir olan anneler, bebekler, gençler, kadınlar veya yaşlılar ucundan kıyısından faydalanacak ve çoğu da “şov malzemesi” haline gelecek. Hatta en büyük şovu, Ramazan ayında bizim paramızla, bize iftar verdiklerinde göreceğiz ve biz iftara gidenlerden olmayacağız. Böylece koca bir halk “hizmetten” kastedileni anlayamayacak.
Yeni tiyatro salonları yapılacak; bulabilirsen bir bilet, parasını vereceksin. Yoksa da hayatın boyunca bir salona gitmeyecek ama belediyenin hizmetinden tüm İstanbullular faydalanmış sayılacak.
Elbette, hayatının 50 yılını hizmetin ‘H’sinin dahi bilinmediği bir kentte geçirince, “hayal dahi edemediğimiz” hizmetlerle İstanbul’da karşılaşmak kolay hazmedilecek şeyler değil. Buna rağmen de halen ortaya çıkan her aday akla hayale gelmedik projeler sunmaktan, vaatlerde bulunmaktan da geri kalmıyor.
Bir tek proje veya vaat hariç…
Tuvaletlerin bedava olması gibi…
İstanbul, büyük bir metropol. Her ihtiyaç gibi, tuvalet de zaruri bir ihtiyaç olmasına rağmen hep göz ardı edilmiş.
Belediyenin bedava parkında zaman geçirebilirsiniz, tuvaletine para ödemeniz gerekir.(İstisnalar elbet var)
Belediyelerin düzenlediği uçsuz bucaksız mesire alanlarında zaman geçirebilirsiniz, tuvaletlerine para ödersiniz.
Belediyelerin düzenlediği uçsuz bucaksız sahillerinde güzel bir gün, güzel bir gece, güzel saatler geçirebilirsiniz ama tuvaletlerine para ödersiniz.
Belediyenin yaptığı yolda yürür, kaldırımda gezer, parkında dinlenir, sahilinde soluklanırsınız. Hatta tiyatrosuna gider, camilerinde ibadet eder, kiliselerini ziyaret edersiniz ama tuvaletlerine para ödersiniz.
Oysa tuvalet ücreti 1 TL, bazı yerlerde 1,5 veya 2 TL ama genel olarak 1 TL’dir. Adayların vaatlerine baktığınızda, 1 TL’lik hizmetin lafının bile edilmeyeceğini net olarak anlayabilirsiniz.
Aday ismi vermeden, vaatlere bakalım;
Gençlere bedava internet, bedava ulaşım, bedava eğitim, karşılıksız burs.
Bütün okullara spor alanları, kütüphaneler, etkinlik alanları.
Yeni spor salonları, yüzme alanları, mahallelere etkinlik salonları, sosyal donatılar, parklar, bahçeler, mesire alanları, kütüphaneler, tiyatrolar, salonlar, salonlar, salonlar ve hepsini hınca hınç dolduran etkinlikler…
Annelere, kadınlara, engellilere, yaşlılara akla hayale gelmedik destekler…
İşsizlere iş, aşsızlara aş, yolda kalmışlara konaklama…
Eğitim hizmetinde sınır yok; ücretsiz üniforma da onlardan, ücretsiz etüt merkezleri de, ücretsiz hocalar da…
Sosyal yardım bütçesi sınırsız olan İBB’nin bu desteğini üç kat arttırma sözü.
Yemekhanesiz okullara kumanya, kırtasiye ve spor malzemesi desteği. Tüm spor kulüplerine, mahalle takımlarına, semt kulüplerine ve sporculara destek.
Girişimcilere destek, annelere destek, kadınlara destek, gençlere destek, gıdaya destek, suya destek, yola destek, kaldırıma destek, deniz ulaşımına destek, raylı sisteme destek, kara taşımacılığına destek…
Güvenli kent olmaya destek, kadına şiddete son verecek projeler, cinsel tacize son verecek projeler.
10 bin öğrenci kapasiteli yurt sözü, burs sözü, harçlık sözü, el öpenlerin çok olsun sözü…
Yaşlılara evde bakım, yalnız yaşayan yaşlılara imdat bileziği…
Kadın sağlığı merkezleri, çocuk sağlığı merkezleri, yaşlı bakım merkezleri…
Bedava nikâh, bedava kına, bedava nişan, bedava düğün, bedava hayal kurun…
Yeni ormanlık alanlar, yeni yeşil alanlar, daha çok çiçek, daha çok böcek, daha temiz bir hava, daha hızlı ve daha konforlu ulaşım, neredeyse dünyada cenneti yaşama vaadi…
Halkın tüm sahillerden kesintisiz faydalanması sözü…
Yeni bisiklet yolları, yürüyüş alanları, spor yapılabilir alanlar…
Bu ve bunun gibi yüzlerce projenin sadece birisi, orta ölçekli bir Anadolu kentinin belediyesinin yıllık bütçesinden çok fazladır. Yani alt tarafı tuvalet parası deyip, bu yazıyı küçümsemeyin. Tuvalet parasını beleş edemeyen bir anlayışın, hizmet olarak büyük kentlerin bütçesinden fazla vaatleri havada uçuşturduğunu görüp çelişkiye yanın.
Hâsılı, her iki adayın da müthiş projeleri var. Bana göre tamamına yakını uygulanabilir ve mantıklı. Bütün şehirlerin, beldelerin, ilçelerin hayal dahi edemeyeceği projeler, yatırımlar, hizmetler…
Bütün bunların içinde en basiti, en kolayı, en zahmetsizi yok; tuvaletlerin beleş olması gibi.
Bizim adaylar zor olanı başarma derdinde, kolayla kim uğraşacak?
Sahi adayların danışmanları arasında sıkıştığı zaman cebinde bir TL olmayanı hiç olmamış mı ki, vatandaşın “en gereksiz(!)” hizmetini görmemişler!