Şehrimizin hemen yanı başında bulunan Perre Antik Kenti’nde yeniden başlayan kazı çalışmalarının sevindirici olduğunu daha önce paylaşmıştım.
Geçmişte bu topraklarda hüküm sürmüş medeniyetlerin izlerini taşıyan eserlerin gün yüzüne çıkartılması ve bunların sergilenmeye hazır hale getirilmesi şehrimizdeki turistik hareketliliğin artmasına vesile olacaktır.
Bu da hem ekonomik girdiye hem de Adıyaman’ın bilinirliğine ve cazibe merkezine dönüşmesine önemli katkı sunacaktır.
Burada iki önemli aşama var.
Birincisi, kazı çalışmalarının ara vermeden ve etkin olarak yapılması. Perre’de daha önce yapılan kazı çalışmalarına 11 yıldır ara verildiğini biliyoruz. Bunu Adıyaman’ın kayıp 11 yılı olarak da görebiliriz. Çalışmaların mahiyetini ve kapsamını tam olarak bilemesem de tekrar başlaması sevindirici ama bunun kapsamlı, ısrarla ve ara vermeden devam etmesi çok önemli.
İkinci olarak da bulunacak eserlerin sergilenmesi ki, şehrimizdeki müzenin bu konuda yetersiz olduğunu herkes biliyor.
Tarihi ve arkeolojik eserlerin sergileneceği tam donanımlı bir müzenin olmaması şehrimiz için önemli bir eksiklik ve kayıptır. Bu eksiklik yapılan ve yapılacak kazı çalışmalarını gölgede bırakacaktır. Daha önce olduğu gibi bu topraklarda çıkan ve çıkacak olan eserleri başka illerin müzesinde görmek istemiyoruz.
2015 yılında medyada yer alan,“Adıyaman’da yapılması planlanan Adıyaman Panorama ve Arkeoloji Müzesine 2016 yılında başlanacağı” haberinin bir an önce hayata geçmesini istiyor ve bekliyoruz.
Müzenin olmaması ya da yetersiz olması kazı çalışmaları ve araştırmalar için de olumsuz bir hava oluşturabilir.
Söz müzeden açılmışken daha önce de birkaç kez değindiğim bir eksikliğimizden daha bahsedeyim.
Şehrimizin acilen bir Kültür Müzesi’ne de ihtiyacı var.
Başka illerde ve hatta ilçelerde ve hatta birden fazla ve hatta tematik müzeler olduğu halde bizde bir tane bile olmaması eksiklikten öte bir şeydir.
Bugün insanlarımıza, gençlerimize, misafirlerimize; şehrimizin ve insanımızın geçmişine, tarihine, kültürüne dair bilgi verecek, hafızasını oluşturacak eserlerin ve mekânların olmaması, tarih ve kültür bilincinin oluşmamasına, geçmişle bağının kopmasına sebep olacaktır. Bu da fecaat bir olaydır.
Düşünebiliyor musunuz, her fırsatta kadim şehir olduğumuzu söylüyoruz, yaklaşık 50.000 yıllık bir geçmişten bahsediyoruz, medeniyetler kavşağı olmakla övünüyoruz ama bunları gösterecek, ispat edecek eserler, mekânlar ortalıkta pek yok.
Diğer taraftan zengin ve köklü bir kültüre sahip olduğumuzu söyleyeceğiz, gelenek ve göreneklerimizi öveceğiz ama bunu kayıt altına almaktan, somut hale getirmekten, sonraki nesillere aktarmaktan ve insanlara sergilemekten uzak olacağız.
Öyle bir şehir ki, tarihi köklü, kültürü zengin ama müzesi, müzeleri yok.
Bu konuda bir şeyler yapma yetki ve yetkinliğinde olanlara şunu söylemek gerekir, bu bilgileri dağarcığında saklayan insanlar tükenmek üzere… Dahası, neyse gerisini siz tahayyül edin artık.
Bu şehre dair aidiyet oluşmuyorsa, eksikse ve kayboluyorsa bilin ki bu noksanlıkların payı büyüktür… Bu noksanlıklarda payı olanların da vebali büyüktür.
Dün yetkili olanlar sadece dünü kurtarmak peşinde oldularsa, bugün yetkili olanlar sadece bugünü kurtarmak peşindelerse bilsinler ki, nereye giderlerse gitsinler, bu milletin, bu toprakların vebali, bu toprakların ahı hep peşlerinde olacak.
Değillerse sorun yok zaten.