Teknolojinin gelişmesiyle hayatımıza birçok kolaylık ve yenilik geldi. Tabi beraberinde olumsuz etkileri de oldu.
Okul öncesi kurumlarda danışmanlık yaptığım dönemde sık gördüğüm saldırganlık ve dikkat dağınıklığı sorunları için, aile ziyaretlerinde bulunurduk. Çocuğun odasına ilk girdiğimde gözüme çarpan bilgisayar başköşede yerini alıyordu. Odadaki yaşına uymayan posterler, çizgi film karakterlerinin posterleri, sonra hemen hemen her evde en az iki televizyonun olması; okulda sarhoş gibi dolaşan, iletişime geçince saldırganlaşan bu çocukların tavırlarının sebeplerini göz önüne seriyordu.
Hatta bir gün ziyarete gittiğim evde öğrenci hemen televizyon karşısına geçmiş, annesine emirler buyurmaya başlamıştı.
_Anne su getir!
_Anne acıktım!
Kadın bunları yaparken bir yandan da ben neler çekiyorum der gibi içler acısı bir halde bize bakıyordu.
_Kaç saat televizyon izliyor dedim.
_’ Babası gelene kadar’ dedi.
Babası geç geliyor, geldikten sonra da çocuk uyuyor.
Yine seminerlerimin birinde beyefendi isyankâr bir halde;
_‘Hocam televizyon ve bilgisayarın zararlarını anlatıyorsunuz ama çocuklar bırakmıyor ne yapalım? Dedi.’
_Kaç yaşında oğlunuz?
_15 yaşında
_İnternetinizin kotası bitmiyor mu?
_‘Hocam sınırsız aldık kotayı aşmasın diye.’
Benim güzel ülkemin güzel aileleri, çocuğu bağımlı yapıncaya kadar elinden geleni yapar, sonra hadi hocam kurtar bizi bu durumdan. Zannediyoruz ki, sihirli bir değnek dokunacak bizim yıllarca yaptığımız hataları bir çırpıda siliverecek. Maalesef öyle kolay düzelmiyor.
Peki, ne yapmalıyız?
- Öncelikle 0-3 yaş döneminde çocuklarımızı televizyon, telefon, bilgisayar gibi teknolojik aletlerle tanıştırmıyoruz.
- 3 yaştan itibaren sınırlı sürede (1 saat )izlemesine veya oynamasına izin veriyoruz.
- Bizde çocuğumuzla beraber ne izlediğine, ne oynadığına bakıyoruz. Yoksa evde oturuyor zannettiğimiz çocuğumuz; herhangi bir ülkenin pis sokaklarını dolaşıyor olabilir.
- Birlikte oyun oynuyoruz.
- Bilgisayar ödevlerini beraber araştırıyoruz.
- Mümkünse liseye kadar odasına bilgisayar koymuyoruz.
- Benim işim bitene kadar izlesin diye, çocukları teknolojiye teslim edip; sonra televizyon ve bilgisayarın annelik yaptığı çocuklarla baş edemiyoruz.
Son olarak yaşadığım bir örnekle bu işin nerelere varabileceğini görelim.
Emre 5 sınıfa gidiyor, dersleri kötü, okuldan kaçıyor, düşük gelir seviyesine sahip bir ailenin oğlu. Baba gençliğinde çok sıkıntı çekmiş. Anne oğlum şımarık yetişmesin diye babaya engel olmaya çalışır. Bu durumu gören çocuk anneye düşman, babasını çok sever. Baba inşaatta çalışıyor. Anne bina yıkayarak geçim derdinde. Kapıcı dairesinde yaşıyorlar. Evde oğlumuzun bilgisayarı ve interneti var.
Bize geldiklerinde anne babayla konuştuk. Baba ‘hocam bizim zamanımızda yokluk vardı, ben görmedim oğlum görsün’ dedi. Bize de bildiklerimizi paylaşıp takdiri aileye bırakmak kaldı. Bir süre sonra tekrar geldiklerinde anne ağlıyordu. Emre annesine el kaldırmıştı. Baba sesiz, durumdan şikâyetçi değildi. Hatta hafif tebessümle, oğlan büyüdü ya hocam dedi. Büyümüştü oğlu anneye el kaldırıyordu. Tekrar durumun vahametini, davranış değişikliğine gidilmesi gerektiğini konuştuk. Baba doğru bildiğinden şaşmıyordu.
Aylar sonra bir gün baba boynu bükük bir şekilde artık baş edemiyoruz hocam diyerek geldi. Artık babaya da el kalkmıştı. Baba evladından dayak yiyene kadar durumun ciddiyetini anlamamıştı.
Hayat bazen kafamıza balyozla vura vura anlatır gerçekleri. Ne dersiniz kapatalım mı televizyonu, telefonu, bilgisayarı? Ailece çayımızı sohbet ederek içelim. Bakalım gerçek hayatta neler oluyor?