Dünyayı titreten Covit-19, insanları özüne döndürerek kendine getirmekte başarılı oldu mu bilinmez; ama milyonlarca kişinin ölüme sebep olduğu bilinen bir gerçektir, bunu kimse inkâr edemez. Giden gitti, kalanlar ve bu illeti geçirenlerin vücutlarında, ruhsal be zihinsel birtakım hasarlar bıraktığını uzmanlar söylemektedir. Bu hasarların ne kadar sürede giderilip, eski haline dönecekleriyle ilgili de bir tarih veremiyorlar. Araştırma aşamasında olan, kişiye özel olabilecek bu hasar giderme çalışmaları, inşallah en kısa süre tamamlanır da insanlar eski yaşantılarına dönerler. “Post Covit” sendromu olarak isimlendirdikleri bu hasarlardan korunabilmek amacıyla, kişilerin temiz hava almaları ve yeterli beslenme ile kurtulabileceklerini söylüyorlar.
Biz de bu uzman hekimlerin bu söylemlerine kulak vererek, hafta sonunu değerlendirmek amacıyla motosikletimize şöyle bir şehir dışına çıkalım dedik. Kim bilir, belki de söz konusu “Post Covit” sendromundan bir nebze olsun uzaklaşır düşüncesindeyiz.
Her ihtimale karşı lastik patlaması ve benzeri bazı sıkıntıların yaşanmaması adına gerekli tedbirleri alarak yola revan olduk. Öyle hesap kitap yapılan programlı bir yer yoktu. Artık neresi kısmetimize düşerse, bir temiz hava alalım istedik. Belki dağda ışkın olabilir, belki kekik toplama olabilir, belki farklı yenilebilir otlar toplamak olabilir düşüncesindeydik.
Ramazan ayında aç-susuz çıkmak-gezmek zor olsa da “temiz hava, şehrin o keşmekeşinden uzaklaşmak, bir ağacın altında, bir suyun başında oturup dinlenmek iyi gelir” diye düşündük.
Dağa çıkmak istedik, ancak bir an da vazgeçtik, anayola yakın yerlerden gitmek istedik.
Uzun süredir motorla gezmediğimizden, “ne olur ne olmaz” babından lastik patlayabilir, ne bileyim farklı bir arızayla karışılabilirdik. Çok uzak yerlere gidecek olursak, dönüşü bir hayli meşakkatli olabilirdi.
Bir süre yol aldık, bir-iki köyde durup rastladıklarımızla selam, merhaba ve hasbihâl ettik. Hava güzeldi, sıcak yakmıyordu, insanın yanaklarını okşarcasına hafiften bir rüzgâr vardı. Yolda ilerlerken, aklımız sürekli “motorda bir arıza olur mu?” diye korkuyorduk. Çok geçmeden korktuğumuz başımıza geldi. Tam da ağaçlarla kaplanmış bir tepenin yanı başında, motorun arka tekerinin iç lastiği patladı. “Eee ne olacak şimdi?” diye karar vermek için düşünmeye başladık.
Bir süre bekledikten sonra, “yine iş başa düşecek” diye, alet edevatı çıkarıp işe koyulduk. Neyse ki tedbirli davranmış ve malzemeleri getirmiştik. Yorulmuştuk, ama olsun, bu temiz havada çalışmak da farklı bir güzellik katıyordu bizlere. Ağır aksak da olsa, iç lastiği değiştirdik ve yola tekrar koyulduk.
Işkın değil de (yeri değildi), kekiğin bolca olduğunu düşündüğümüz bir tepenin eteğinde durduk. Poşetlerimizi alarak tepeye doğru ilerledik. Gerçekten kekik çoktu. Ancak daha tam istenilen büyüklükte değildi. Henüz bir-iki hafta zamanı vardı. Gelmişken eli boş dönmek olmazdı. Tepeye çıkarken, kekik toplamaya başladık. Hava harikaydı, mis gibi kekik kokusu dağıtıyordu hafiften esen rüzgâr. Hiç toplamayıp, kokusunu içimize çekip, solusak dahi yeterdi bize. Her şeye rağmen, yine de kısmetimiz kadar kekiğimizi topladık. Buralarda yeme-içme de olacaktı ki daha güzel olurdu. Kendimizi fazla yormak, dönüşte bizi sıkıntıya sokabilirdi. O yüzden fazla hareket etmemek daha iyi olacaktı. Öyle de yaptık. Gölgede oturup dinlendik, rüzgârın tınısını dinledik, kekiğin kokusunu sindire sindire soluduk.
Bizimle aynı düşünceyle gelen birkaç kişiyle sohbet ettik, muhabbete daldık. Hiç konuşacak konu olmasa da, futbol başta olmak üzere, siyasetle istediğiniz kadar konuşabilirsiniz. Memleket meseleli kritikler yapmakla sohbete derinlik kazandırabilirsiniz. Doğrusunu isterseniz, biz de öyle yaptık. Hiç futbol muhabbeti biter mi? Trabzon şampiyon, Beşiktaş, Galatasaray derken, “ne olacak bu Fenerin hali” diyerek gülüştük.
Zaman ilerlemişti. Gayet güzel vakit geçirmiş, Uzmanların bahsettikleri temiz havadan, hem de kekiklisinden yeterince solumuş ve depolamıştık sanırım.
Dönüş yolcuğu başladı. Dönüşte sohbet ettiğimiz kişiler de bize eşlik ettiler. Aslında iyi de olmuştu. En azından biraz daha özgüvenle motosiklet sürmek daha keyifli hale gelmişti.
Belki bol gıdalı yeterince beslenme olmamıştı, ama ruha ve zihne iyi gelen bol temiz havalı bu yolculuk bize iyi gelmişti.
Aslında çok iyi oluyor, temiz hava iyi geliyor ya!
Bayramdan sonra, en kısa zamanda tekrar denemek gerekiyor.
Sanırım tekrar deneyeceğiz.
Kerim BAYDAK
kbaydak61-artan@hotmail.com