Türkiye ne zaman doğal bir ilerleme sürecine girecek olsa, işler yoluna girse, hep başının üzerinde kara bulutlar dolaşmaya başlıyor.
Barış sürecinin devam ettiği bu günlerde, Suriye’de rejim değişikliğinden kaynaklan iç savaş, Reyhanlı’daki terör saldırısıyla, Türkiye’yi bir kez daha sıkıntıya, zora sevk etmek ve bir bataklığa çekmek istiyorlar.
Bölgede ekonomik, siyasal gündemi belirleyen büyük bir güç durumuna gelen Türkiye’nin bu yükselişini tahammül edemeyen küresel güçler, ellerinden geldikçe önünü kesmeye çalışıyorlar. Yıllarca terör belasıyla uğraşan ve uğurda binlerce insanını yitiren Türkiye, nihayet sürekli ve kalıcı olması temenni edilen bir barış sürecine girdi. Elbette ki bu Arap baharı bahanesiyle, Ortadoğu ülkelerinde kaotik ortamlar hazırlayarak, ülkeleri kendi içlerinde fokurdayan bir cadı kazanı haline getirdiler.
Türkiye’nin bu yükselişini hazmedemeyenler, etrafındaki tüm ülkelerle sorunlu olan, sorunları olan bir ülke haline getirdiler. Türkiye’nin güçlü yapısından dolayı sıyırıp geçen Arap baharının o kaotik tablosu, birçok ülkenin içişlerinin karışmasına, liderlerin ayrılmasını veya idamıyla sonuçlandı.
Fırsat bu fırsat diyerek, batının yaramaz ve hiperaktif çocuğu, Ortadoğu’nun baş belası olan İsrail; bölgede etrafına saldırarak, kin ve nefret tohumlarının yeşermesine sebep oluyor. İsrail’in Filistin halkına Gazze yardımlarını götüren gönüllü aktivistleri, hunharca katlettirdiği şehitlerden sonra, bir nebze de olsa Türkiye ile aralarındaki buzları eritmek ve bölgede yalnızlaşmamak adına, gecikmeli de olsa özür diledi. Ancak bu özürden sonra, henüz gözle görülür gelişmeler görünmemektedir. İsrail’in en büyük destekçisi ve hamisi durumunda olan ABD’nin de olanlara kayıtsız kalan kendi halkına rağmen; sürekli İsrail’in yanında yer alması, Türk insanın kafasındaki Amerika’n olgusunu bir türlü olumluya çevirmemektedir.
ABD, Avrupa ülkeleri gibi sözde Türkiye’nin yanında olup, aslında büyümesini, gelişmesini, ilerlemesini ve ekonomik, siyasal olarak olumlu bir ivme kazanıp, büyük bir potansiyele sahip olmasını hazmedemeyerek, Türkiye’yi her yönden yıpratmaya yoluna gidiyorlar. İşte bunu da barış sürecinin başladığı şu günlerde, birkaç önce Reyhanlı’daki sayısı yüzlerle ifade edilebilen, ölü ve yaralıların bulunduğu menfur terör saldırılarının yapılmasına sebep oluyorlar. Ülke insanları soykırım gibi katliamlara girişen Esad rejimiyle, Türkiye’yi savaşa sokma çabalarıyla bu eylemlerden geri kalmıyorlar. Arap baharıyla devletleri sindirme yoluna giden küresel güçler, Suriye den sonra, İran ve nihayetinde Türkiye’yi de karıştırmak, planlanmış bir bataklığa çekmek istiyorlar.
Suriye’yi Türkiye üzerinden vurmaya çalışan bu devletler, mevcut coğrafyadaki mezhepsel duyguları körükleyerek bir bölgesel savaşa sokmak istiyorlar.
Reyhanlı bombalamalarından sonra, nedense ABD ve diğer ülkeler, müdahaleler bir yana, oralı bile olmuyorlar. Peki, aynı saldırılar ve ölümler İsrail’in herhangi bir şehrinde olsaydı, aynı tavırları sergileyecekler miydi, aynı umursamazlığı gösterecekler miydi?
Unuttukları bir şey var. Türkiye, artık eski Türkiye değil. Artık uyanmış, itidalli davranarak, büyük düşünüyor.
Türkiye, barış süreci kapsamında, hem ülke içinde bir barışın tesis etmesini sağlayacak, hem de komşularıyla olan bir olumsuzlukta savaş yapma bir durumun tuzağına düşmeyecektir.
Arap baharı gibi, ABD ve batı safsatasından ibaret bir olayın ( söz de özgürleşme akımı) içerisine girmeyecek, çekemeyecekler ve buna güçleri yetmeyecektir. Arap baharı, amiyane bir tabirle “vız gelir, tırıst geçer” gidecektir.
Kerim BAYDAK
kbaydak61-rtan@hotmail.com