Yönetim sistemlerinin hepsinde iktidar, var.
Diktatörlüklerde iktidar var.
Teokratik sisteme dayanan yönetimde iktidar var.
Kabile sistemine dayanan yönetim anlayışında iktidar var.
Feodal sisteme dayanan yönetim anlayışında iktidar var.
Çok partili siyasal sistem dayanan yönetim anlayışında iktidar var.
Çok partili siyasal sisteme dayanan yönetim anlayışını diğer yönetim sistemlerinden ayıran, farklı ve üstün kılan tarafı, çok partili siyasal sistemde iktidarla birlikte iktidarı denetleyen muhalefetin varlığıdır.
Muhalefetin, iktidarı toplum adına denetlemesidir.
İktidarı, toplum adına denetlemesi,
Toplum aleyhine olan ve toplum zarar veren politikalarına ve uygulamalarına yönelik iktidarı uyarmasıdır.
İktidarın yanlış yapmasını, ülkeye ve topluma zarar vermesini engellemesidir.
Türkiye, 1 Kasım 1945’te, toplumun tüm kesimlerinin temsil edildiği tek parti anlayışına dayalı işleyen siyasal sistemden, çok partili siyasal sisteme geçti.
Bu tarihten beri, çok partili siyasal sistemle yönetiliyor.
AKP, çok partili siyasal sistemin sunduğu fırsatlar sayesinde, 3 Kasım 2002 seçimlerinde tek başına iktidara geldi.
17 yıldır tek başına iktidarda.
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 17 yıldır ülkeyi tek başına aldığı kararlarla yönetiyor.
Muhalefetin:
İktidarın uygulamalarına,
Eğitim, bilim ve teknolojinin gelişmesine,
Sağlık sorunlarının gelişmesine ve iyileşmesine,
Ekonominin gelişmesine ve iyileşmesine,
Tarımın gelişmesine ve iyileşmesine,
İşsizlik sorununun çözümüne,
Terör olaylarının çözümüne,
Ülkenin huzur ve barışa kavuşmasına yönelik muhalefet partilerinin verdikleri denetim, araştırma ve soruşturma önergeleri:
Amacına, toplumun yararına ve faydasına olup olmadığına bakılmaksızın, AKP milletvekilleri tarafından ret ediliyor.
Muhalefetin, iktidarın toplumsal, ekonomik, siyasal ve kültürel alanlarda yaptığı uygulamalarını denetlemesine izin verilmiyor.
Türkiye Büyük Millet Meclis’inde, sayısal çoğunluğa sahip olan AKP, Recep Tayyip Erdoğan’ın yönetiminde, çok partili siyasal sistemin ilke ve kurallarına göre işlemesine izin vermediği için:
Eğitim ve sağlık geriledi.
Üniversitelerde bilim yapılmıyor.
Üniversiteyi bitiren nitelikli genç nüfus başta olmak üzere, Türkiye’nin nitelikli insan gücü, gelişmiş ülkelere göç ediyor.
Ekonomi çöktü.
Toplum yoksullaştı.
İşsizlik arttı.
Tarım çöktü.
Tarımda dünyanın kendine yeten 4 ülkesinden birisi olan Türkiye, buğday, soğan, patates, et başta olmak üzere temel gıda maddelerini ithal etmeye başladı.
Toplumsal huzur ve barış bozuldu.
Toplum gelecek kaygısı içine girdi.
Türkiye, komşu ülkeler başta olmak üzere dünya ile kavga etmeye başladı.
Türkiye’nin dünyada neredeyse dostu olan ülke kalmadı.
Bu arada ülke yoksullaşırken, yaşam zorlaşırken, ülkeyi tek başına aldığı kararlarla yöneten Erdoğan ve yakın çevresi zenginleşti.
Lüks ve şatafat içinde yaşamaya başladı.