Türkiye, sel ve deprem gerçeği

Abone Ol
Giresun da sel felaketi yaşandı.
5 insanımınız canını verdi
12 kişi ağır yaralı
Milyon liralık maddi hasar
Ve moral olarak çökmüş bir sosyal yapı var.
Bunların hepsine kader, doğal felaket olarak bakmak esas felaketi görmemekten gelmektir.
6 Haziran 2018 de çıkan ve tüm sorumluluğu mal sahibine bırakarak hiçbir teknik incelmeye tabii olmadan yapılan, sadece hazineye para toplama amaçlı olarak çıkarılan imar affı kanununun sonuçlarını gün geçtikçe daha ağır şekilde yaşayacağımız şimdiden belli oldu.
Dere yataklarını imara açmak, yetmezmiş gibi buralarda yapılan kaçak yapıları üç beş kuruş para karışığında ruhsatlandırmak, bir taraftan sözde kentsel dönüşüm yaparken diğer taraftan hiçbir teknik ve bilimsel incelemeye tabii olmayan içinde insan yaşayan yapıları sorumluluklarını mal sahiplerine yüklemek yolu ile ruhsatlandırmak felaketlere zemin hazırlamaktır.
YAPI KAYIT BELGESİ VERİLMESİNE İLİŞKİN USUL VE ESASLAR (6 Haziran 2018)
MADDE 9 – (1) Yapı Kayıt Belgesi, yapının yeniden yapılmasına veya kentsel dönüşüm uygulamasına kadar geçerlidir. Yapı Kayıt Belgesi düzenlenen yapıların yenilenmesi durumunda yürürlükte olan imar mevzuatı hükümleri uygulanır. Yapının depreme dayanıklılığı ve yapının fen ve sanat norm ve standartlarına aykırılığı hususu yapı malikinin sorumluluğundadır.
Ne güzel iş değil mi? Devlet hiçbir sorumluluk almadan sadece para toplamak adına vatandaşının risklerini düşünmeden, orada yaşayacak insanları önemsemeden, dünyanın hiçbir tarafında uygulanamayacak bir kanunsuzluğu legal hale getirmiştir.
Yaşadığımız şehir bu anlamda sel görmemiş olsa bile, görmeyeceği anlamı taşımaz. Onun ötesinde deprem riskinin çok yüksek olduğu bölgemizde bu tür uygulamaların kentsel dönüşüme olan negatif katkıları ön görülemez boyutta olacaktır.
Adıyaman üniversitesi tarafından 2013 yılında hazırlanan ADIYAMAN İLİNİN İSTATİSTİKSEL DEPREM RİSK ANALİZİ raporunda:
“1900-2013 yılları arasında meydana gelmiş ve magnitütü 5 ve üzerinde olan depremler modellenerek, ardışık deprem oluş zamanları belirlenmiştir. Bu modellere göre, 4500 gün (~ 12,5 yıl) içerisinde magnitütü 5’den büyük bir depremin olma olasılığı %90 ‘dan fazladır.” Denilerek bunun yedi yılının bitirilmiş olması skalanın iyice daralmış olduğunu göstermektedir.
Bu anlamda geçmişte ki ve şimdiki belediyelerin insan hayatının kaybını önleyecek bir çalışma yapılmadığı gibi hala yapılmış olan gerçek bir kentsel dönüşüm projesi yoktur. Birde bunun üzerine hiçbir teknik analizden geçmeden verilen yapı kayıt belgeleri ile ruhsata bağlanmış yapılar neler yaşanabileceğinin ürkütücü senaryolarıdır.
Risk bu kadar gerçek ve bu kadar yakınken depremin adı bile resmi anlamda sorumlukları olan devlet ve özel kuruluşlar tarafından anılmaktan bile korkulmakta, kulak arkası edilmeye çalışılmaktadır.
Bize Gerger de, Samsat’ta geliyorum diyerek ayak seslerini duyuran büyük felakete tüm devlet kurumları umursamaz bir tavır içinde kovit 19 sürecinin son zamanlarında olduğu gibi sürü bağışıklığı düşüncesini depremde de “saldım çayıra Mevla’m kayıra” mantığı ile geçiştirmeye çalışmak bu kente, bu kentte yaşayan insanlara ihanettir.
İçinde bulunduğumuz hal budur.
“Deveye sormuşlar boyunun neden eğri. Nerem doğru ki demiş”
Hiç değilse insan hayatını bire bir ilgilendiren bir şeyler doğru olsun….
Yazık bu kentte
Ve bu kentte yaşayanlara…