Çağımız bilgi çağıdır.
Devletler, kurumlar kuruluşlar arasında yarış ve rekabet, sahip oldukları bilgi ve nitelikli insan gücünde yaşanıyor.
Siyasal bir tercih olarak bütçelerinde eğitime ve bilime yeterli kaynağı ayıran,
Bilgili ve nitelikli insan gücüne sahip olan,
İleri teknolojiye dayalı, zenginlik yaratan üretim yapan,
Yurttaşları, okuyan, araştıran, soran sorgulan,
Hak ve sorumluluklarının bilincinde olan,
Verdiği verginin nereye harcandığının hesabını sorabilen,
Verdiği sözlerini tutmayan yöneticilerden hesap soran ve değiştiren,
Devletler, kurum ve kuruluşlar, gelişiyorlar, kalkınıyorlar ve zenginleşiyorlar.
Rakipleri ile girdikleri yarış ve rekabette, başarılı oluyorlar ve öne geçiyorlar.
1950’den beri iktidar olan ve Türkiye’yi yöneten partiler, siyasal bir tercih olarak bütçeden eğitime ve bilime yeterli kaynağı ayırmadılar.
Eğitime ve bilime yatırım yapmadılar.
Eğitim ve bilimde gelişmeyen, İleri teknolojiye dayalı zenginlik yaratan üretim yapmayan Türkiye gelişemedi, kalkınamadı ve zenginleşemedi.
İleri teknolojiye dayalı üretim yapan ülkelerin, iyi bir pazarı oldu.
Bu ülkelerin ekonomik sömürüsü ve siyasi nüfuz alanında yaşamak zorunda kaldı.
Nitelikli eğitim almayan Türk halkı:
Okumuyor.
okumadığı için ve sorumluluklarının bilincinde değil.
Araştırmıyor, sormuyor ve sorgulamıyor.
Verdiği verginin nereye harcandığının hesabını sormuyor.
Verdiği sözlerini tutmayan, halkı aldatan siyasetçilerden hesap sormuyor.
Verdiği sözleri tutmayan siyasetçileri değiştirmiyorlar.
Okumayan, hak ve sorumluluklarının bilincinde olmayan,
Sormayan, sorgulamayan,
Verdiği verginin nereye harcandığının hesabını sormayan,
Türk halkı, her şeyden şikayetçi.
Ancak her şeyden şikayetçi olan halkın, şikâyetçi olduğu sorunların çözümüne yönelik düşüncesi yok.
Çözüm önerisi yok.
Bunu bilen siyasetçiler, halkı önemsemiyor ve kale almıyor.
Verdikleri sözlerini tutmuyorlar.
Halkın sorunlarını çözmüyor.
İktidar gücünü kendilerini zenginleştirmek için kullanıyorlar.
İktidar olan partinin genel başkanı, yöneticileri ve milletvekilleri, belediye başkanları zenginleşirken,
Ülke ve siyasetçileri seçen halk, her gün daha da yoksullaşıyor.
Özetle Türkiye’nin sorunu, halk okumuyor.