Üstümüze Ölü Toprağı mı Serpilmiş?

Abone Ol

             Osmanlı’nın yeryüzü sahnesinden çekilmesinden sonra Batı âleminin yayılımcı emperyalist politikaları yüzünden özellikle İslam coğrafyası gün yüzü göremedi!

            Coğrafyanın neresine bakarsak ya soğuk savaşın, ya da sıcak savaşın yaşandığına tanık oluyoruz!

Her tarafta savaş var!

            Oluk oluk kan ve gözyaşı akıyor!

            Dört biryanda adeta can pazarı yaşanıyor!

            Ne yazık ki dünyadaki onca insan hakları savunucuları ve sivil toplum örgütleri malum olumsuzluklara karşı devekuşu misali başını kuma gömmüş, hiçbir şeyi görmüyor ya da görmek istemiyor!

            Aslında küfrün tek millet olduğunu biliyor olmamızdan ötürü Batı’dan belki fazla bir şey beklemeyebiliriz.

            Buna amenna.

            Pekâlâ, “Elhamdülillah ben Müslüman’ım” diyen bir buçuk milyar topluma ne oldu da “bana dokunmayan bin yıl yaşasın” anlayışını güdüyor?

            Mensubu bulunmuş olduğumuz dinimiz; (İslam) bütün Müslümanların kardeş olduğunu bizlere hatırlatıyor olmasına rağmen, din kardeşlerimizin acımasız savaşlara duçar olmasına karşın nasıl olurda kış uykusuna dalabiliyoruz?

            Onların çekmiş oldukları acıları, çileleri, dökmüş oldukları kan ve gözyaşları görmeyecek veya hissetmeyecek kadar mı kardeşlik bağlarımız kopmuş?

            Hadi diyelim kardeşlik bağlarımız birileri tarafından törpülendi.

            Pekâlâ, insanlığa karşı olan duyarlılığımıza ne odu da bu denli körelmiş?  

            Bunca vurdumduymaz davranışlarımız neyin nesi?

            Anlaşılan o ki topyekûn üzerimize ölü toprağı serpilmiş!

            Bilmem bunun başka var mı izahı?

            Belki denilebilir; malum olumsuzluklara karşı koymak devlet politikasıdır, halk olarak ne yapılabilir ki?

            Evet, ama millet olarak çeşitli platformlarda demokratik tepkimizi ortaya koyamaz mıyız?

            Bunu yapmak çok mu zor? Yani bu kadar mı aciziz?

            Hz. İbrahim ateşe atılırken, gagasına almış olduğu bir damlacık suyla ateşi söndürmeye koşan kuşa; “bir damla suyla koca ateşi nasıl söndürebilirsin” denildiği zaman, o duyarlı kuş dememiş miydi; “ateşi söndüremesem bile dünya âlem bilir ki ben Nemrut’a karşı İbrahim’den yanayım.”

            İki kanatlı kuş kadar olamıyorsak, gerektiğinde demokratik tepkimizi ortaya koyamıyorsak hakikaten yazıklar olsun!..

            Selam, sevgi ve gönül dolusu muhabbetlerimle…

                                                                                      Bilal KARADAĞ

bkaratag02@hotmail.com