Ben ne hissettiğime bir türlü temas edemiyorum. Bu da canımı sıkıyor. Hep duygularımı ıskalayacağım korkusu var ensemde. Sorgulamaktan yoruldum. Bazen yazmamın da bir işe yaramadığını düşünüyorum. Özellikle yazılarımın az okunduğunu görünce.
Hâlbuki hani kendim için yazıyordum hani kimse okumasa da bana iyi geliyor diyordum. O kadar çok şey paylaştım ki bazen bana bir şey kalmadığını düşünüyorum.( Bknz: Murathan Mungan/ Bir Yılın Son Günleri şiiri)Belki de içimde dolmak bilmeyen boşluk duygusu bu yüzden oluşuyor. Bilinmezlikler dünyasında çek kürekleri Özlen Hanım bakalım nereye varacaksın! Varsa tabii bir menzil.
Aslında biliyorum bütün çabam ‘acının yokluğunu aramak’.Ondan bu kadar arayış; zamanında yapılan doğru eylem ya da doğru kişiyle temas sanki beni kurtaracakmış gibi geliyor acıdan. Kurtarıcı dışarıda değil bir yanımla bunu çok iyi bilirken diğer yanımla romantik arayışa devam ediyor. Bu arayışa sadece bir araştırma alanı olarak baktığım sürece sorun yok. Geliyoruz aynı noktaya; bilmek yetmiyor kabullenmek gerekiyor. Kolaylıkla ve sevgiyle olsun inşallah.
Bugün izlediğim bir filmde bahsedilen gerçeğin üç maddesine de değindim sanırım şu ana kadar. Nedir bu maddeler?
Acı /Bilinmezlik / Çaba
Berfin Akannaç(Klinik Psikolog)’ Pollyannacılık’ başlıklı yazısında Didem Madak şiirinden de alıntılama yapmış. Yazımdaki özellikle altını çizmeye dair ‘acı’ kavramını desteklediğini düşündüğüm için aynen aktarıyorum.
“Didem Madak (1979-2011)’ Pollyanna’ya Son Mektup’ şiirinde şöyle yazmış:
Muhabbet kuşumuz öldü
Arkasında uçuşan tüyleriyle mavi bir sonbahar bırakarak
Biliyorsun ölüm, mavi boş bir kafestir kimi zaman
Acıyı hangi dile tercüme etsek şimdi yalan olur Pollyanna
‘ Pollyanna’ ya Mektuplar’ şiirinde ise şöyle yazmış:
Pollyanna,
Sana göre insan profiterol yer gibi yaşamalı
Bir çamur deryasının içinde
Küçük mutluluk topları yakalamalı.
Bense vücuduma şiirler saplıyorum durmadan
Sen de bilirsin ya Allah
Dayanabileceği kadar acı verirmiş insana.
Didem Madak, küçük yaşta annesini kaybetmiş bir kadın şair. Bizden önce görmüş Pollyanna’yı ve yasını paylaşmış. Sanat böyle işte... Acılarda...
En son, ortak yaraları olan Pollyanna’ ya şöyle seslenmiş:
Sana bu son mektubu,
Artık senden mektup beklemediğimi söylemek için yazıyorum Pollyanna
Son şiirini yazmaya cesaret edememiş bir şair olarak...”
Bitti. Aslında bu kadar güçlü dizelerden sonra yazılacak her şey boş gelecektir. Fakat yarım kalmışlık hissini kendime yaşatmamak adına da bir saniye sonrasında ne olacağını bilinmezliğine rağmen içinde olduğumuz çabaların da nafile olduğuna inanmak mezarını açıp girme isteği uyandırıyor insanda. Yine de görülme isteğinin dayanılmaz hafifliği içinde bu yazı çıktı ortaya. Görüldüğüm, desteklendiğim bir yıl olması dileğiyle bir ayak işi daha yapmanın hazzını yaşıyorum şu an. Teşekkürler.