Uzun sözün kısası

Abone Ol

Sözlerime başlarken hala etkisinden kurtulamadığımız ve merkezi Elazığ Sivrice olan ve ülkemizin büyük bir bölümünü etkileyen depremden dolayı hayatını kaybedenlere rahmet, yaralananlara şifalar diliyorum. Başımız sağ olsun, büyük geçmiş olsun. Rabbim beterinden korusun, ülkemize ve insanlarımıza bir daha yaşatmasın.

Devletimiz ricalinin olay yerine hemen intikali, resmi ve sivil ekiplerce arama ve kurtarmanın, barınma ve iaşenin eksiksiz olarak gerçekleştirilmesi yaşanan acılar içerisinde yürekleri bir nebzecik de olsa rahatlatan gelişmelerdi. Allah devletimize ve milletimize zeval vermesin. Belalardan, musibetlerden ve felaketlerden korusun…

Adıyaman’ın da deprem kuşağında olduğu ve son depremden sonra bu bölgede büyük deprem beklendiğini bilim adamları ısrarla söylüyor. Bunun etkili ve yetkili yerlere henüz ulaşıp ulaşmadığını bilmiyorum. Bir an önce ulaşmasını ve gerekli çalışmaların bir an önce yapılmasını umuyorum.

Sormadan edemeyeceğim, muhtemel bir deprem durumunda (ki Rabbim esirgesin, korusun, inşallah olmaz) bugüne kadar ne gibi çalışmalar ve hazırlıklar yapıldı? Bunun net olarak açıklanması ve kamuoyunca bilinmesi gerekir diye düşünüyorum. Varsa, yapılanlar, vaziyeti kurtarma adına mı yoksa gerçekten gerektiği gibi yapılıyor, bunun da bilinmesi lazım.

***

Geçtiğimiz günlerde Adıyaman gündemine oturan başka bir konuya geçelim.

Eskisaray mahallemizdeki Eskisaray (Çınar) Cami avlusunda bulunan yaklaşık 400 yıllık çınar ağacının yetkililerce kesilmesi gerektiği raporunun bakanlığa gönderildiği haberini basından öğrendik. Adıyaman Kent Konseyi olarak vakit kaybetmeden Çınar’ın bulunduğu mekânda basın açıklaması yaparak alınan kararın yanlış olduğunu ve çınarın bir şekilde yaşatılması, korunması gerektiğini deklare ettik. Devamında sosyal medyadaki çalışmalarımızla konuyu yoğun gündem ederek etkililere ulaşmaya çalıştık. Sağ olsun AK Parti Adıyaman Milletvekilimiz Ahmet Aydın bizimle diyaloga geçerek olaydan haberdar olduğunu ve gereğini yapacağını söyledi, yaptı da. Girişimleri ile Çınarın kesilme kararı durduruldu, bu müjdeyi de ilk olarak bizimle paylaştı. Hassasiyeti ve ilgisi için teşekkür ediyoruz. Sayın valimizin gerekli girişim ve talimatları ile ağacın korunma ve bakıma alınması ile ilgili çalışmaların başlatılması bu güzel gelişmenin finali oldu. Sayın valimize müteşekkiriz. Bu konuda gerek basın açıklamamıza gelerek destek veren dostlarımıza, STK’larımıza, sosyal medyada paylaşarak destek verenlere ve haber yapan basın çalışanlarımıza teşekkür ediyorum.

Buraya kadar normal, normal olmayan gelişmeler bundan sonra yaşanmaya başladı.

Güzel ve sonuç alıcı bir çaba gösterdiğimize inanıyorum. Bu konuda takdir ve beğenilerini ifade eden herkese müteşekkirim. Güzel ve iyi olanın takdir edilmesi, beğeni ve teşekkürle karşılık verilmesi elbette asil ve erdemli harekettir.

Ancak sayısı az da olsa çınar ile alakalı geliştirdiğimiz tavra bazı tepki ve eleştirileri okuyunca, duyunca doğrusu hayret etmedik hatta üzülmedik desek yalan olur. Elbette beğenen de olacak beğenmeyen de, bu eşyanın tabiatı gereğidir ve bunu bilecek olgunluktayız.

Bir farkla ki;

Bizim yetki ve gücümüzü aşan şeylerle mukayese edilerek eleştirilmemiz, çabamızın hafifsenmesi ve hatta haysiyet cellatlığına varacak ifadelerle muhatap olmamız kabul edilecek bir şey değildir.

Mesela,

“Memleketin bunca sorunu varken çınarın kurtarılmasına ne gerek vardı? Yapılmayan hastane ve barajlar, kanayan yara işsizlik, hızlı tren, çevre yolları, trafik sorunu gibi daha birçok memleketin (gerçekten var olan) sorunları dururken buna ne gerek vardı?” ve benzeri ifadeler. Hatta bundan önce şehrimizde yaşanan çocuk cinayetiyle sonuçlanan elim olayla bile kıyaslar oldular ki, bunlara kullanmak istediğim kelimeyi buradan yazmayacağım.

Bunlardan bir tanesi “güzel bir iş yaptınız sırada şunlar var, onları da gündeme getirin” dese gam yemeyeceğim.

Evet, söyledikleri doğru, hepsi hatta söylemedikleri başka sorunlar, memleketimizin acil çözüm bekleyen sorunları da var. Ancak bunları çözecek olanlar karşısında pek ses çıkarmayıp da bize yüklenmeleri insafla bağdaşmaz.

Biz olması gereken ortamda dile getirilmesi gereken konuları dile getiriyoruz. Bu konuda müsterihiz. Gerekli destekleri bulamasak da biz vazifemizi yapmaya devam edeceğiz…

Biliyorum, yazı çok uzadı, aslında söylemek istediğim daha çok şey var ama sonraki yazılara bırakayım. Uzun sözün kısası olarak kabul edin.