Grup terapilerini ilk defa yabancı filmlerde gördüm. Katıldığım herhangi bir grup terapisi olmadığından, son gördüğüm de yine yabancı filmlerdeydi…
Doğrusunu söylemek gerekirse grup terapisi bana çok yapmacık geliyor, tıpkı günah çıkarmanın yapmacıklığı kadar…
Belki de bana öyle geliyor ve belki de gerçekten grup terapisinin çok olumlu sonuçları var. Hastalığın iyileşme sürecinde, önemli bir rahatlama sağlıyor da olabilir.
Düşünün ki, patlamak üzere olduğunuz halde sizi dinleyecek kimse yok.
Komşusundan habersiz bir yaşam şeklinde, insanların dertlerini anlatacak birilerini bulmaları bile bir rahatlama şekli sayılabilir.
Öte yandan olumlu da olsa, olumsuz da olsa, örnekleme açısından da dikkate değer.
Benim asıl merak ettiğim ise insanlar bu terapi seanslarında ne kadar samimi olabiliyorlar?
Hiç yalan söylemeyen birisi, elbette gerçekleri söyler, ne pahasına olursa olsun.
Abartmayı sevmeyen birisinin, olduğu gibi her şeyi anlatacağından eminim.
Bir şey saklama derdinde olmayan da öyle.
Ayıp ve günah kavramından habersiz olan için de çok rahatlıkla her şey anlatılabilir.
Ama mağdurun samimiyetiyle, mağdur edenin samimiyetinin yine de aynı olacağını düşünmüyorum.
Terapiyi yöneten terapiste acımıyor da değilim tabii.
Düşünün ki, tacizciler, tecavüzcüler, katiller, zorbalar, zalimler, yalancılar, düzenbazlar ve bütün bunların mağdurları…
Her gün, onlarca üstü yeni açılan, ilk kez gün yüzüne çıkan inanılması zor eylemler, düşünceler, davranışlar…
Ama ben siyasileri grup terapisinde düşünemiyorum…
Sıradan insanları bir şekilde anlıyorsunuz…
Makam ve mevki sahipleri de hadi diyelim, bir şekilde rahatlamaları gerekir.
Bankacılar, polisler, askerler, memurlar, işçiler.. hepsi bir şekilde yaşadığı sıkıntıları anlatır, yaşattıkları ama pişman olduklarını bir bir ortaya koyarlar.
En çok kadınların derdinin olacağına kuşku yok.
Bu toplumda ve neredeyse her toplumda sürekli taciz, tecavüz ve zorbalıkla karşı karşıya olan kadınların bir ağzı açılsa erkeklerin ar damarı çatlar diye düşünüyorum.
Ama siyasileri düşünemiyorum…
(Yine de kendimi sağlama alayım ve istisnalar hariç diyelim, belki sayısı az da olsa vardır, kim bilir…)
Her gün onlarca yalan söyleyen bir siyasinin, grup terapisinde doğruları söylemesi çok zor.
Hele hele “aslında şunu yapmak isterdim, şunu demek isterdim” diye başlayarak, bir çeşit “günah çıkarma” mı derseniz, yapmak isteyip de yapamadıklarının ikrar etme mi dersiniz, ne derseniz deyin, olmak istediğini ama olamadığını itiraf edilmesi bile bir başarıdır diye düşünüyorum.
Elbette bu zor…
Siyasiler, bizim gibi insanlar değildir.
Bizim gibi insanlar günü geldiğinde siyasi olabilir ama siyasetçi olduktan sonra “bizim gibi” kısmı çok gerilerde kalmış, evrime uğramış ve adeta kabuk değiştirerek, çok farklı bir yapıya bürünmüş demektir.
O günden sonra esas olan kendi haklılığını ispat etmek, kendi yanlışını doğru göstermek, kendi hatasını yok saydırmak ve sürekli ürettiği bahanelerle, kendini haklı, başarılı ve noksansız görmektir.
Siyasetçiler, “hata yapmak insana mahsustur” derken bile “ben hariç” derler, içten içe…
“Hata yaptım, özür diliyorum” diyen bir siyasetçi, erdemlilikten dolayı değil, başka çıkış yolu bulamadığından dolayıdır…
Bazen erdemin ipine sarılmak da gerekir ve bunu en iyi siyasetçi yapar…
Gözünüzün önünde olanın aslında öyle olmadığına sizi ikna edendir siyasetçi.
Herkesin duyduğunu farklı duyan, herkesin söylediğini farklı algılayan birisidir siyasetçi.
Ve siyasetçi, sizin ağzınızdan çıkanı, kulağınıza farklı duyurandır…
Böyle birilerini grup terapisinde düşünebilir misiniz?
Ben düşünemiyorum…
Ne iktidarda olan siyasetçileri, ne muhalefette olanları…
Ne il, ne ilçe veya herhangi bir teşkilata mensup siyasetçileri, ne ülkeleri yönetenleri…
Düşünün, bütün devletlerin liderleri bir grup terapisinde ve herkes “mutlak doğruyu” söyleyecek…
O terapiyi yönetecek olana acırım, hepsi bu…
Tweetimden seçmeler
Hükümet, Rusya`ya misilleme olarak, “Sibirya soğuklarını ülkeye sokmama” kararı aldı. Kesin bilgi, yayalım :)))