Vatandaşlıktan çıkar(ama)ma

Abone Ol

 Yine birilerini vatandaşlıktan çıkarma tartışmalarının yapıldığı bu günlerde, yeni bir yanlışa imza atılmaması adına görüşlerimi söylemek istiyorum. Elbette benim görüşüm, sadece beni bağlar ve bu görüşe göre hiç kimse yasal düzenleme yapmaz, yapılanı bozmaz ama tarihe not düşme adına fikrimi şimdiden söylemek istiyorum.

Her dönem farklı nedenlerle birilerinin vatandaşlıktan çıkarıldığını biliyoruz. Cumhuriyet dönemi boyunca vatandaşlıktan çıkarılanların genel olarak ve üstünkörü profiline bir bakış attığımızda, her kesimden insanın olduğunu da görüyoruz; sağcı var, solcu var, sadece Müslüman olduğu için vatandaşlıktan çıkarılanlar var.

Bu, bazen bir şair oluyor, bazen bir yazar, bazen siyasetçi ve bazen de ‘terör örgütü’ mensubu veya yandaşı…

Ama dönem değiştiğinde, vatandaşlıktan çıkarılanlara iade-i itibar verme derdine düşenler de hiçbir zaman eksik olmuyor, olmayacak da…

Gün geliyor, vatandaşlıktan çıkarılan bir şairin şiirini okumak, kişilere farklı bir vizyon katıyor. Vatandaşlıktan çıkarılan bir oyuncunun filmini izlemek, bir şarkıcının müziğiyle coşmak da aynı şekilde yeni bir vizyon katıyor olmalı.

Özellikle darbe dönemlerinde herkesin “hain” bilindiği zamanlarda, mevcut yönetime ters olan herkesin vatandaşlıktan çıkarılması, adeta bir mecburiyet gibi algılanıyor.

Bir de şu ayrıntı var; birileri vatandaşlıktan çıkarıldı diye “hak ediyor” denmeyeceği gibi, vatandaşlıktan çıkarılmıyor diye “iyi insan” da olmuyor.

Sahi vatandaşlıktan çıkarılan olunca, ülkeye ne oluyor, bakalım…

İnsanları vatandaşlıktan çıkardığında, vatan tertemiz oluyor, pirüpak bir hale bürünüyor, ne namussuza, ne hırsıza, ne arsıza, ne ahlaksıza, ne edepsize, ne tefeciye, ne taciz veya tecavüzcüye rastlanmıyor.

Birileri vatandaşlıktan çıktığında, o ülkede rüşvet alınmıyor, hırsızlık olmuyor, birilerinin namusuna veya malına göz diken bulunmuyor.

Birileri vatandaşlıktan çıkarıldı diye, trafik kazaları da en aza iniyor, trafikte kavga olmuyor, park yüzünden insanlar bir birini öldürmüyor.

Vatandaşlıktan çıkma olunca, aşiret kavgaları da tümden kesiliyor, büyük ailelerin bir birine girmesi, bahçe komşusunun bir birini öldürmesi de sonlanıyor.

Tacizciler, tecavüzcüler, sapıklar, aşağılık insanların hepsi birden tertemiz oluyor; Sütten çıkıyor, ak kaşıktan da öte parıl parıl ediyor, pırıl pırıl nura bulanıyor.

Sanırsınız ki hepsi en iyi beyazlatıcılı deterjanla yıkanmış, üstüne de yumuşatıcı eklenmiş, biraz da parlatıcıyla gıcır gıcır bir toplum haline dönüşmüşüz.

İnsanların kanını emen, verdiği borcu bir türlü sona erdirmeyen ve sonunda işi canını almaya kadar götüren aşağılık tefeciler de, birileri vatandaşlıktan çıkarıldığında tertemiz oluyor.

Çocuklarımız güvende oluyor mesela…

Parklar, bahçeler, alışveriş merkezleri, yollar, caddeler, dar sokaklar, kuytu yerler, dipsiz mekânlar…

Lokantalar, marketler, gece kulüpleri, cafeler, pastaneler…

Hepsi bir anda güvenli oluyor, insanlar huzurla, güvenle sabahlara kadar kadın, erkek, çocuk, yaşlı, genç ayrımı yapmadan zil takıp oynaya oynaya dolaşıyor.

Yasaksız şiirler okuyor birileri, bir diğeri yasaksız şarkı mırıldanıyor.

Yasaksız roman okuyoruz, yasaksız hikâyelerle hayal gücümüzü geliştiriyoruz.

Steril bir dünyamız oluyor, kendimize ait, kendimizle baş başa…

Ve birileri vatandaşlıktan çıktıktan sonra ilânihaye günah işleyene de rastlamıyorsunuz, cehennemin kapısına kilit vurmanın da zamanı, işte o zaman…

Bütün bunların hayalden de öte olduğunu biliyoruz elbet.

Bugün vatandaşlıktan çıkmayı/çıkarılmayı hak edenlerin olduğunu da çok iyi biliyoruz.

Aşağılık insanlar her devirde oldu ve olmaya devam edecek. Birileri hainlik edecek, birileri namussuzluk ve birileri de ahlaksızlığı yaşam biçimine dönüştürecek. Ve her zaman iyi, güzel insanlar da olacak.

Hatta suç işleyen de olacak, suça itenler de ve suçtan sakındıranlar da…

Dünyada sürdürdüğümüz yaşam boyunca hatalarımızın cezasını çekeceğiz, hem burada, hem öte âlemde…

Yine yaptıklarımızın karşılığını göreceğiz, belki burada ve mutlaka öte âlemde…

Dünyada ceza görmenin çok karşılığı var. Bunlardan birisi de ceza kanununa göre yargılanarak aldığımız hapis veya para cezalarıdır.

Ama toplum içinde “dışlanma” cezası, cezaların belki de en büyüğüdür.

Kendi adıma, hiçbir dönemde, hiçbir şartta ve hiçbir ortamda birilerinin vatandaşlıktan çıkarılmasına taraftar değilim, olmam, olamam.

Bu, benim en nefret ettiğim de olsa, hatta elime geçse boğazını sıkacak kadar kinle dolu olsam da değişmez.

Terör örgütü mensubu da olsa, ülkeye ihanet eden de olsa, milletini satan da olsa bu fikrim değişmez.

Çünkü biliyorum ki, dönem değiştiğinde, vatandaşlıktan çıkarılanları aklama ve hatta kahraman yapma hevesinde olanlar da hiç eksilmeyecek.

Hayat steril değildir, dünya tertemiz değildir, insanlar sütten çıkmış ak kaşık değildir.

Eğer öyle olsaydı, krallar, padişahlar kendi kanından, kendi canından, kendi soyundan olanları katlettiğinde, sürgüne gönderdiğinde, o tarihten sonra ilelebet isyan olmazdı.

Bunun önünü almak mümkün değil; insanları vatandaşlıktan çıkararak, ülkeyi cennet bahçelerinden bir bahçeye dönüştürmek de mümkün değildir.

Yasalar ortadadır, suç bellidir, mahkemeler de sinek avlama yerleri değildir.

İdam cezası dâhil, her şey tartışılmalı ama vatandaşlıktan çıkarma asla tartışılmamalıdır.

Bugünün aşağılık bir insanını yarın kahraman etmek, ona verilecek en büyük ödüldür.

Öte yandan bir insanı vatandaşlıktan çıkarmak, onun doğduğu, büyüdüğü toprakları unutmasına ve o tarihleri silmesine de bir neden değildir.

Hiçbir şartta taraf olamayacağım bir uygulamaya, bugün de taraf olmam, yarın da olamam.

Ama bahse konu edilen terör örgütü mensupları ve yandaşlarına –mevcut yasalar dâhilinde- en ağır cezayı verilmesini de gönlüm ister. Bu, caydırıcılıktır, diğeri “yarına ne olacağını bilmeyeceğin” bir ceza/ödül vermektir.

 

Tweetimden seçmeler

Bugün karşı çıkamadığınız her ahlaksızlık, yarın kimsenin karşı çıkmadığı mağduriyete dönüşürse üzülenlerden olursunuz, şikâyet edemezsiniz.