YALNIZLIK KORKUSU…

Abone Ol

İnsanların korkulu rüyalarından biri de yalnızlıktır. Kalabalıkta da olsa kendini yalnız hissetme düşüncesi insanların birçok hayalini gerçekleştirmesinin önünde bir engel teşkil eder.

Ülkemizde ve doğumuzdaki ülkelerde insanlar genel anlamda yalnız yaşama tercihinde bulunmazlar ama nedense kendinin yalnızlığa itilmesinden de korkarlar. 

Kocaman dünya üzerinde milyonlarca insan varken ve bu insanların önemli bir kısmı ile iletişim içerisinde iken kendisini bir başına, kenara itilmiş, köşesinde unutulmuş veya değersiz görülebilme olasılığı insanı sıkı sıkı bağlı olduğu yaşam köklerinden koparır, umutsuzluğa sevk eder, erken yaşlanmasına neden olur, çeşitli hastalıklar edinir ve belki de erkenden ölür. 

Yeni bir bin yılın başlangıcı olan son zamanlarda insanlar yalnızlıklarını internet ve sosyal medya ile gidermeye çalışmaktadırlar. Bunu yaparken daha çok yalnızlaştığı ve doğal çevreden uzaklaştığının farkında olmazlar. Sanırım modern yalnızlık kavramının tanımı da bu olsa gerek.

Batılı ülkelerde yalnız yaşama eğilimi göze çarpmaktadır. Hayatı paylaşma cimriliği sonucunda can sıkıntısı ve depresyon gibi olumsuz yan etkiler önce hesap edilmemekte, sonrasında da iş işten geçmiş olmakta ve tamamen yalnızlaşmanın getirdiği ruh hali ile çoğu zaman intiharlarla sonuçlanmaktadır.

Varlıklı, her anlamda kendi kendine yeten, genç ve sağlıklı iken yalnızlığı seçenler, bunları yitirdikten sonra kaçınılmaz kaderle yüzleşmekte, kirli bir çorap gibi bir kenara atılmakta, sokakta kalmakta, terk edilmekte, sahip olduğu artık işe yaramayan serveti ile baş başa kalmakta veya sokağa atılabilmektedir.

Yalnızlık bir hastalık değildir. Yalnız kalma korkusu da tedavi edilemeyecek bir durum değildir. Yalnızlık hissini depresyona düşürecek psikolojik bir rahatsızlık olarak algılamaktan vaz geçmeliyiz. Bence bu histen uzaklaşabilmenin ilk adımı sokağa çıktığınızda bir insana selam vermektir. Merdivende karşılaştığınız ilk insana günaydın demektir. Kendimizi ve karşımızdakileri değerli kabul etmektir.

Hepimizin başkalarına, dertleşmeye, konuşmaya ihtiyacımız olduğu kadar karşımızdakilerinde böyle bir gereksinim duyduklarına kendimizi inandırmamız gerek. Tek başına kalmış olmak aslında yalnızlık değildir. Yalnızlık insanın içinde biriktirdiği negatif duygulardır. 

Ben yalnızlığımı şiir yazarak gideriyorumdur, siz bir parkta oturup yakınlık duyduğunuz, daha önce hiç tanımadığınız bir insanla sohbet ederek giderirsiniz. Veya elinize aldığınız bir kitaptaki hayal dünyasında kendinize bir rol bularak, olayın kahramanı olarak duygularınızı diri tutarsınız. Negatif düşüncelere teslim olmak; yalnızlığı kabullenmek ve mum gibi erimeye başlamaktır. 

Biraz şairane bir duygu olsa da, bazen de insanın kendisiyle baş başa kalması yalnızlığı giderir. Sahip olduğun şeylerden hoşnut olmak, tefekkür etmek, şükretmek kimsenin yardımına ihtiyaç duymadan çıkış yolu bulmaya yardımcı olur.

Ötesinde, kendine bir hobi geliştirme, kendini bir uğraşla meşgul etme, doğa grupları ile birlikte hareket etme, gönüllü yardım kuruluşlarının faaliyetlerine katılma, spor ve egzersiz yapma, daha çok okuma ve yazma, ibadet etme gibi davranışlar edinirken sempatik ve neşeli insanları hayatına alma yalnızlık korkusunu bitirir. Hele hele farklı farklı yerleri gezme imkanı varsa, insan daha da ruhen genç kalır.

Hiç kimse yalnız değildir, siz de değilsiniz…

Fahrettin ÇELİK
08.01.2025 – Adıyaman