Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki artık mutluluklar olmadık yerlerde aranır oldu! ...
Gözlerden akan yaşlar betonlaştı, sanki yürekler katılaştı, sözler kar etmez oldu...
İnsanlar birbirini sevmiyor, dertlere düçar olanlara acınmıyor, kimse kimsenin düştüğü duruma bakmıyor bile.
Güzellikler kaybolmaya başladı.
Parayla aransa bulunmuyor artık!
Kötüler gün geçtikçe çoğalıyor, namuslular azalıyor...
Herkes fırsatlardan istifade edip cebini şişirmeye çalışıyor, yetimin, yoksulun hakkını koruyan yok.
Gözlerde güneşin sıcaklığı, ziyaların şeffaflığı, yüreklerdeki sevginin berraklığı, vicdanlarda merhametin aklığı kalmadı dostlar, inanın kalmadı.
Herkes bir yoldur tutturmuş gidiyor.
Muamma ve muttasıl akıveriyor hayat.
Dibi görünmez kuyulara düşmüş gibi çırpınıp duruyor.
Menzile ulaşamadan nereye gider sonumuz bilinmez.
Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki; hem yürekler hem gözler kirleniyor.
Sevinçlerimizi, üzüntülerimizi yok ettiler, alıp götürdüler bizden uzaklara insani duygularımızı, düşüncelerimizi...
Sanırım toprağımız da küstü şimdi bize, artık mahsulün verimi azaldı. Bire bilmem kaç ürün veren o topraklar, şimdiler de anasını zor kurtarıyor.
Ya göğe, göğe ne demeli!
Göğümüz küstü gibi.
Ne bir damla yaş, ne eskiler de olduğu gibi bereket timsali olan o inanılmaz karlar.
Eskiyi mumla arar olduk, bereket, verimlilik adına.
Zamane fitnesi olan sahtekârlığın ve vicdanın kirlenmişliği öyle çok ki; bilmem nasıl anlatılır...
Hele çürümeye yüz tutmuş o özlenen, gıpta ile aranan o erdemin, o faziletin, o sevginin ve o dostluğun, nasıl anlatılır ki bilmem o kokuşmuş çürümüşlüğü!
Şu gökyüzü, şu sema hepimizin değil mi?
Peki ya yeryüzüne ne dersiniz?
Neden! Neden vicdanları gibi gökyüzünü de, yeryüzünü de kirletirler bu insanlar.
Nasıl izah edilebilir yaptıkları...
İnsana, kuşa, çiçeğe, börtü-böceğe, emeğe, hizmete bu düşmanlık, bu kin, bu nefret, bu umursamazlık ve vurdumduymazlık niye...
Bilmezler mi ki, düşünmezler mi ki, bunları sevmekle başlar yaşam ve yaşamın güzellikleri, yaşamanın anlamı...
Bu kin, nefret ve düşmanlık ve umursamazlığımızla nereye varacak bu dünyamız.
Bunlar sevmek nedir, bilmezler mi?
Miskal zerresi kadar bir vicdan kırıntısı taşımazlar mı o yüreklerinde?
Ne yapmak istiyorlar?
Amaçları ve ulaşmak istedikleri yer neresi acaba?
Hiç utanmazlar mı?
Yüzleri de mi kızarmaz acaba?
Bence artık uyanmalıyız. Uyanma zamanı daha gelmedi mi? Ne zaman uyanmayı düşünüyorsunuz söyler misiniz?
Zaman hızla geçiyor, dünyamız her geçen ihtiyarlayarak nihai hedefe doğru hızla ilerliyor.
Unutmayalım!
Bugünden başlamalıyız ne yapacaksak, neye karar vermişsek...
Yarın çok geç olabilir.
Mutluluklar mumla, aranır oldu.
Utanmaz gambazın, vadesi doldu.
Kötülükten kimler, hani ne buldu.
Aç gözünü artık, uyan ey insan!
Kerim BAYDAK