Yaşamın beni ufak ufak ağırladığını görüyorum. O zaten bunu yapıyormuş çoğu zaman. Fakat ben hep onu “ Keşke başka bir şey isteseymişim “ diyerek uğurlamışım anında. Bugün biraz daha farkındalıkla uğurlamadan tadını çıkarıyorum.
Her zamanki gibi genel, toparlayıcı cümlelerle kendimi ifade etmek pek sevdiğim bir şey değil. Öyleyse yine yaşadıklarımdan örnekleyeyim.
Dün denize gitmeye karar verdim. Değişik bir koydan girmek isteyince yolum iyice uzadı. Olsun. Erkenden çıktım yola. Kolaylıkla oldu varışım. Dönüş saati yaklaştıkça huzursuz olmaya başladım. Tıpkı rahmetli anneannemin yaptığı gibi şezlongun kıyısına kaydım. Onun da gitme vaktinin geldiğini öyle anlardık. Hemen yavaş yavaş koltuğun ucuna kayardı.
Baktım elimdeki kitaba odaklanamıyorum. Ha, bu arada bir ilki daha yaşadım. Plajda kitap okuduğum için görevlilerden birinin âdetiymiş, çay ısmarladı bana. Keyifliydi.
Kararsızlık yaşıyorum yola çıkıp çıkmamakla. Önümdeki genç bey tanıdık geliyor. Fakat çıkaramıyorum. Oğluyla oynuyorlar plajda. Sonra o dayanamadı laf attı bana. Bir öğretmen arkadaşımın oğluymuş. “Biz de yaşlandık Özlen abla, tanımaman doğal.” dedi. Hemen sordum eve ne zaman döneceklerini. Oğlunun isteğine bağlıymış. Ben de onlara bağlandım, in bin yapıp yolumu uzatacağıma. Bu arada da rahatladığım için kitabımı bitirdim.
Bir ara baba ortadan kayboldu. Oğluna sordum. Balık pişirmeye gitmiş. Birden içimde bir ışık parladı. ‘’ Yolumu kolaylaştırdın Tanrım, bir de üstüne karnımı mı doyuracaksın.” dedim muzipçe. Fakat olmadı. Baba oğul karınlarını doyurdu ve yola koyulduk. Ben de yolun tadını çıkardım.
Nicelerine de kucak açtım. Dillendirmeden olmazmış, aklımdan geçenleri biliyor dediğinde bu bir yanılsamaymış. O yüzden diyorum ki “ Tanrım, lütfen yumuşacık ağırlanmak istiyorum senin sofranda. Lütfen!”