Yazı yazanlar olarak, ne yazacak, ne söyleyecek olsak da, gerçekten kimseye yaranamıyorsun.
Yazılanlar kimilerinin takdirini toplarken, kimilerinin de öfkesini çekiyor, kızgınlığına ve kırgınlığına sebep oluyorsunuz.
Eleştiri ve empati kültüründen uzaklaştıkça, yazanlar sürekli çeşitli suçlamalarla karşı karşıya bırakılıyorsunuz.
Yazı yazanların, yazmaktan dolayı sorumlu oldukları bir takım şeyler vardır.
Şey denince, her şey giriyor işin içine.
Yanlışlıklar, aksaklıklar, eksiklikler, olması gerekenler, bazen çözüm önerileri, bazen o konuda ki düşünceleri, çeşitli işlerle iştigal edenler için, yol gösterici olabilmektedir.
Kimi zaman dini konularda, belki bir şeyler öğrenirler diye, Allah (cc) rızası için yazılanlar da faydalı olabilmektedir.
Ne yazık ki insanlar, hep kendi düşüncelerini, kendi fikir ve zikirlerine uygun yazılar yazılsın, kendi doğruları anlatılsın, kendi yanlışları yazılmasın istiyorlar.
Bazen yolunda gitmeyen bir şeyler yazıldığında, hemen çeşitli yaftalamalarla karşı karşıya bırakılıyorlar.
Hele hasbelkader senin şu yaptıkların yanlış, şunlar doğru, böyle olsa daha iyi olurdu, bunları yapmasan daha iyi olurdu” gibisinden ikazlar ve tavsiyelere pek de aldırmıyorlar ve size çeşitli suçlamalar yöneltebiliyorlar.
Eğer onlara yakın söylemlerde bulunduysan, gerisi fasi fiso!
Çünkü her şeyin en iyisini kendileri biliyorlardır ya!
Günümüz herhangi bir gerçek veya tüzel kişilikler hakkında yazılan, çizilen her şey de insanların birbirlerine besledikleri, sarf ettikleri her söz ve söylemlerde, çok da halisane olmayan, mazbut görülmeyen cahilane tavır ve davranışlar sergileyebiliyorlar.
“Kimse incitmeyeyim, etliye-sütlüye karışamayayım, suya sabuna dokunmayayım” diyerek, orasından burasından kesilen, azaltılan, kısılan yazıların, pek de bir kıymet-i Harbiye’si olmamaktadır.
İncitmemek adına, yanlışların, eksiklik ve aksaklıkların anlatılmasından vazgeçiliyorsa, bir şeyler anlatmak adına, çok dolambaçlı yollardan gidiliyorsa, gönülden geçilenler kaleme dökülmüyorsa, bu işi kendine bir görev addetmiyorsa, karşılıksız yapılan bir hizmet veriliyorsa, bir yerlere göz kırpmadan yapılıyorsa; “ben yazı yazıyorum” demenin pek mantıklı olan bir yanı yok demektir.
Belki bazı zamanlar, anlatılmak istenenden daha fazlası anlatılabiliyor, belki anlatılanlardan yanlış mesajlar alınabiliyor, belki farkında olmadan vermek istediği hedefin dışında bazı yanlış anlaşılmalara sebep olunabiliyor; önemli olan bunu gayet makul ve mantıklı çerçeveler içerisinde anlamak ve anlatmak için gayret ve çaba harcanmalıdır.
Yazan insan, bir insanın kalbini kırması herhalde isteyebileceği en son şeydir.
Çünkü her insan değerlidir, her insanın özelleri, hassasiyetleri, değerleri ve kıymetlileri elbette vardır.
Bunlara azami hassasiyet göstererek ve dikkat ederek, yazacaklarını hesap etmelidir.
Sonradan telafisi zor olan durumlara düşmemek için, etik olan kural ve kaideler içerisinde hareket etmelidir.
İnsani değerler, özeleştiri ve empati kuralları içerisinde biraz da etik kurallarına dikkat edildiği taktirde; ne yazı yazanlar, ne de yazılanlar için herhangi bir sıkıntı olmayacağı kesindir.
Kerim BAYDAK
kbaydak61-artan@hotmail.com