Yazmasaydım ölür müydüm? Bilmiyorum. Çünkü yazıyorum. Büyük yazar olmak için mi? Bilmiyorum. Yola çıktım. Yol nereye götürecek? Bakalım.
Atölyede hocamız Aydın Şimşek’in “ Yazma Yaratma ve Okuma Cesareti “ kitabının ilk sayfasındaki yazı beni çok etkiledi. Aktarıyorum:
“…uzun soluklu bir yolculuğa çıkıyorsun, üstelik bu yolculuğa seni kimse davet etmemişken… yol ayrımlarının bol olduğu bir ormana doğru… patikalar da senin, geniş yollar da… yemyeşil göl kıyılarında dinlenmek de suya hasret kalmak da seni bekliyor… ateş içinde yanarken birden buza kesmek de… bu yolculukta en yakın dostlarının usta birer hançer taşıyıcısı olduğunu, en çok da onlara sırtını döndüğünde öğreneceksin… ne kadar kalabalıksan o kadar yalnızsın, ne kadar yalnızsan o kadar içindesin insanın… yazıya, yazmaya inanacaksın ama ideal metnin olmadığını da bileceksin…yani yazı karşısında bir zavallı olduğunu…unutma ki senden önce söylenmişlerin bir tekrarısın, oradan çıkabilmek için orada çok uzun süre kalmak zorunda olduğunu er geç anlayacaksın…hiçbir zaman yazar olamayacaksın, olsa olsa yazan birisisin…yani yine de ısrar ediyorsan, yazan kişiden yazar kişiye doğru yürümek zorunda kalacaksın ya…bu yol da yolculuk da daha meşakkatli, daha ağır, daha da yıpratıcı…neden diye soracaksın şimdi…her dönem onca insan yazar ama onca insan sadece bir kişinin yazar olması için yazdığını bilmeden yapar bunu…
Bu da mutlu kılacaksa seni, kulağına fısıldamak isterim: yol yolcusuna kıymaz…”
İşte böyle, yolun başındayım daha. Bu sabah kahvaltı hazırlarken birden zihnim bir şey fısıldadı bana; “ Sen yazar olacaksın. Hem de iyi bir yazar.”Nerede duymuştum ben bunu daha önce? Evet, anımsadım birden bire. Yine atölyede bir etkinlikte, paylaşımımdan yola çıkan biri fısıldamıştı kalabalığın içinde kulağıma. Yüzüne bile bakamamıştım. Belki şaşkınlıktan belki de önemsemediğimden. Duygusal bir avutma olarak değerlendirdim belki de. Kim bilir.
Bir şeyden eminim, yalnızca bugün için, yazı hep hayatımda olsun istiyorum.Ona ihtiyacım var.Umarım o da bana kıymaz.