Şu asırlar süren fani dünya da kaç insan geldi, geçti acaba?
Kaç yıl, kaç asır yaşanmış nice hayatlar var?
Kimi iyi, kimi kötü, kimi mutlu, kimi mutsuz, kimi sefalet, fakr-u zaruret içinde, kimi bal kaymaklı lezzet peşinde koşan nice hayatlar…
Yokluğun içinde varlık, varlığın içinde yokluk çekenler.
Gözleri ile gördüklerinin, kulakları ile duyduklarının, elleriyle dokundukları gerçekliklerin hiçbir zaman yok olamayacağını, yokluktan ibaret olamayacaklarını düşünüp durdular çoğu zaman.
Çiçekleri, ağaçları, bulutları, yıldızları, güneşi ve en önemlisi de insanın varlığını...
Evet, insan tükenmişliğin ta kendisidir.
Ama bunun ne biz farkında oluyoruz ne de bir başkası farkındadır.
Bu insanda olan yokluğun, tükenmişliğin, boşluğun…
Ölüm bir yokluk olarak görülmekte.
Hâlbuki ölüm yok olmak değildir.
Var olmaya bir başlangıçtır.
Yokluksa eğer, ebedi değildir.
Varlığın büsbütün ebedi olacağı bir zaman da söylenilen yokluk son bulacaktır elbet de.
Bizler yokluğu sadece bilinçaltımız da bırakmış ve yokluğu sadece dönüşümlü olarak akıl denen o kutuya atmaktayız.
Belirli zamanlarda özellikle gereksinim duyulduğu zamanlarda ya da yokluğumuzun bizden bir amaç, bir sonuç istendiği zaman da; ancak o vakit akıl kutusundan çıkarmayı düşünüyoruz.
Yokluğun bu olmaması gerek olmaması…
Her an bir gün, var gibi sandığımız ama aslında yok olduğunun farkına varmadığımız dünya da, kendimizi var etmeye çalışmalıyız.
Böyle olunca belki gördüğümüz, duyduğumuz, dokunduğumuz şeylerin bize daha farklı, ya da anlamlı geldiğini sezeriz.
Mevcut olan mavi, yeşil, kırmızı rengin ve tonlarının ya da daha nice şeylerin sadece bir yanılgı olduğunun farkına varmakla bizleri daha farklı bir algılama bilincine iter.
Böylelikle şuurumuz ve düşüncelerimiz huşu bulur.
Özlenen ve beklenen bu huşu çoğumuzda hiçlikle özdeştirmekte ve düşündürmektedir.
Bazen insanoğlu denen canlı varlık, bunu da kendilerine yakıştırmadıklarından dolayı yoklukta varlığı tercih etmektedirler.
Aslında yokluğu kendimize ruhi ikizimiz yapmalıyız.
Böylelikle belki daha çok var oluruz.
Ölüm bir son değil, bak Kur’an yazıyor.
Sonsuz rahmet varken, hep insan azıyor.
Bilmez mi ki insan, kuyusun kazıyor.
Allah akıl vermiş, düşünsen ey insan!